Prof. Dr. Nilüfer Sezer – İletim Gazetesi Ocak 2016 Sayısı Köşe Yazısı
Her birimiz yaşamımız boyunca değişik yollar izleriz. Bu yollardan hangisi doğrudur? Doğru yolu nasıl seçeceğiz? Zaman zaman kendimize sorduğumuz sorulardan biridir bu soru. Gerçekte herkes yaratıcı bir potansiyele sahiptir ve isteyen herkes bu gizli yaratıcı potansiyelini keşfederek açığa çıkarabilir. Genellikle kendi potansiyelimizin ayırdına varmayız ya da çevremiz farklı olmamız konusunda bizi yüreklendirmez ne yazık ki.
Yaratıcı Zeka; sahip olduğumuz kişiliğin, zihnimizdeki bilgileri işleyiş biçimimizin, sahip olduğumuz kişisel değerlerin ve çevremizin sarf ettiğimiz çabalarımızı destekleme durumunun birleşimidir. Yaratıcı Zeka çevremizdeki dünyayı nasıl algıladığmızı yansıtır. İşleri yapma biçimimiz ve ulaştığımız sonuç ya da elde edilen verimle ilintilidir. Bu etkinlik, yeni ya da eşsiz bir yaklaşım içeriyorsa ve sonuçlar da yararlı ve kabul edilebilir olarak ortaya çıkıyorsa “yaratıcı” olarak nitelendirilebilir.
Yaratıcı Zeka Genel Zeka olarak ele alınan zekadan farklıdır. Yaratıcılık nasıl düşündüğümüze ve yeni ya da farklı bir şeylere erişmek için duyduğumuz güçlü bir tutkuya odaklanır.
Yaratıcı Zekanın dört temel tipi vardır:
1. Sezgisel: Hareketleri yönetmek için sonuçlara odaklanır ve deneyimlerine güvenir. Beceriklidir. Hedeflerine ulaşır; sağduyusunu kullanır; sorunları çözer.
2. Yenilikçi: Sorun çözmeye odaklanır, sistematiktir ve verilere dayanır. Meraklıdır. Özgün yaklaşımlar kullanır; deney yapmaya isteklidir; sistematik sorguya güvenir.
3. Hayal gücüne dayalı: Seçenekleri hayalinde canlandırabilir, sanatsaldır, yazmaktan hoşlanır ve varolan seçeneklerin dışına çıkarak düşünür. Anlayışlıdır. Risk almaya isteklidir; hayal gücü sıçramaları vardır; bağımsız bir düşünürdür.
4. Esinlendirici: Sosyal değişime odaklanır ve kendi potansiyelini sonuna kadar kullanır. Vizyon sahibidir. Toplumsal gereksiminlere yanıt verir; kendini adamaya isteklidir; düşüncelerini cesaretle savunur.
Bu bağlamda, çoğumuzda birden fazla Yaratıcı Zeka tipi bulunur. Profilimizi oluşturan dört temel tipe ek olarak her tip için farklı yoğunluk düzeylerimiz olabilir.
Yaratıcı Zeka, çarpıcı sonuçlara ulaşmamızı sağlayan kişilik yaklaşımlarını tanımlar. Ayrıca çevremizdeki dünyayı nasıl gördüğümüzü ve ne şekilde kavradığımızı da kapsar. Doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü ele almak açısından temel değerlerimizle ilgilidir. Son olarak da risk alma konusundaki istekliliğimizi kapsar.
Yaratıcı insanlar Yaratıcı Zekalarını kullanarak “neyi” düşüneceklerinden çok “nasıl” düşüneceklerini bilirler. Yaratıcılık tek bir alanla sınırlı değildir. Yaratıcı Zekaları yüksek olan insanlar birbirinden farklı pek çok alanda önemli sonuçlar yaratma potansiyeline sahiptir. Örneğin; umulmadık sonuçlar bulan bir bilim insanı (Marie Curie), olasılıklar üzerinde ısrar eden bir kaşif (Thomas Edison), yaşamı boyunca takdir edilmeyen büyük ressam (Vincent Van Gogh), müziği 200 yıldan daha uzun süredir insanları büyüleyen dahi bir çocuk (Wolfgang Mozart), özverisiyle bir ulusu değiştiren bir lider (Mohandas Gandhi), dünya bilimini değiştiren bir matematikçi (Albert Einstein), sayısız insana ilham vermiş bir heykeltarş/ressam (Michelangelo), başkalarını okuyabilen āmā bir insan (Helen Keller), zarafetin somut bir örneği olan bir dansçı (Fred Astaire)…
Bu insanların ortak yönleri mi?…
Her biri olağanüstü başarılara imza attı; her biri alışılmadık bir yetenek ya da beceri sergiledi; her biri çabalarında sebat etti; her biri çabalarına eşsiz yaklaşımlar buldu; her biri başkalarında bulunmayan bilgi ya da kavrayışa sahipti; her biri risk almaya ve değişimle yüzleşmeye hazırdı; her biri beklenenin daha ötesine geçme dürtüsüne sahipti; her biri statükoyu sorgulama cesaretine sahipti; her biri yeni olasılıkları gözünün önüne getirebiliyordu.
Yaratıcı Zeka ve Yenilikçilik ilişkisini irdelediğimizde… “Yenilikçilik” günümüzün rekabete dayalı dünyasında hiç kuşkusuz önemli bir kavram. Değişikliklere yol açan yeniliklerden sorumlu olanlar kurumlar, kuruluşlar değil kişilerdir. Yaratıcılığın yanı sıra entelektüel kapasite de bir kurumun potansiyelini belirler. Yenilikçi düşünme,yaratıcılığı uyaran yeteneği cezbeder ve rekabet etme becerisini artırır. Bir kurumun elindeki zeki kişilerle en iyi olası sonuca ulaşmasının bir yolu, gereksiz işleri ve bürokratik işlemleri azaltmaktır. Bir diğeri de katı yapılar ve resmi kurallar nedeniyle ortaya çıkabilecek sürtüşmeleri gidermektir. Belki de en önemlisi yaratıcı kişilerin katkılarını fark etmektir çünkü yaratıcı kişiler katkılarının fark edilmesini önemserler.
Sonuç olarak, Yaratıcı Zekamız kilidinden kurtulabilse dünyamız ne kadar da heyecanlı olurdu değil mi? Özellikle de yaratıcı becerimizin yüksek IQ’ya bağımlı olmadığını ve herhangi bir özel alana kısıtlı olmadığını biliyorsak…
(Kaynak: Alan J.Rowe, Yaratıcı Zeka,İstanbul, Prestij Yayınları, 2007- Çev: Şule Gülmen)