AJANS ÜNİVERSİTE- Betül YÜNCÜOĞLU
Teknokent ve teknoloji merkezi gibi kavramlara bir yenisi daha eklendi. Dünyada toplam 370 tane olan ve iki tanesinin Türkiye’de faaliyet gösterdiği Living-Lab’ler, farklı alanlarda faaliyet gösterebiliyor. Örneğin Eskişehir Tepebaşı Belediyesi tarafından kurulan Living-Lab sosyal içerikli bir kurumken İstanbul Başakşehir Belediyesi tarafından kurulan Living-Lab ise bilgi ve iletişim teknolojileri alanında faaliyet sürdürüyor. Living-Lab’leri diğer kurumlardan ayıran en önemli özellik ise gerçek kullanıcı deneyimi sunuyor olması. Kullanıcılar son teknolojiye ait ürünlerle burada tanışıp deneyimleyebiliyorlar. Firmalar da kendi ürünlerini burada sergileyerek kullanıcılardan gelen geri dönüşle beraber ürünlerinde bazı değişimler yapabiliyorlar.

Başakşehir’de açılan Living-Lab’in kuruluş amacını Başakşehir Living-Lab Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürü Özge Şenöz şu şekilde anlattı: ‘’Bu merkezin asıl kuruluş amacı girişimciliği desteklemek. Katılımcıların kendilerini geliştirebileceği ve danışmanlık hizmeti alabileceği bir kuluçka merkezi ve açık ofis olarak kullanabilecekleri bir ofis ortamı var.” Girişimcilik dışında teknoloji merkezi görevi de gören bu kurumun en önemli özelliği burada geliştirilen ya da geliştirilmeyen ürünlerin burada sergilenmesi ve kullanıcı deneyimine sunulması.

Katılımcıların kendilerini geliştirmesi açısından kurslar düzenlenen bu merkezde katılımcılar da bazı ürünler ortaya koyabiliyor. Çocukların bilgisayar başında sadece tüketmek için değil aynı zamanda üretmek için oturmasını sağladıklarını söyleyen Şenöz, “6 yaşından itibaren kodlama eğitimleri gerçekleştiriyoruz. Çocuklar kendi oyunlarını ve programlarını yazıyorlar. 12 yaşından itibaren de Lego Lab programlarımız var. Mekatronik alanında hem yazılımı hem de yaratıcılığı bir arada kullanabilecekleri çalışmalar düzenliyoruz” dedi. Her yaş kesiminden katılımcıya hitap eden farklı programlar da belli aralıklarla düzenleniyor.
Doğaya Dost Bir Teknoloji
Özge Şenöz verdiği bilgiler arasında Living-Lab’in İstanbul’daki ilk yeşil kamu binası olduğunu söylüyor: ‘’Burası Gold seviyede LEED Yeşil bina sertifikasına sahip olan ilk kamu binası. Kendi elektriğimizin %9’u ila %13’ünü kendimiz üretiyoruz. Güneş enerjisi ve rüzgar enerjisinden yararlanıyoruz Aynı zamanda yağmur sularını toplayıp önce lavabolarda, daha sonra arıtarak çevre sulamasında kullanıyoruz. Doğayla dost çevreci bir anlayışımız var.’’

İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bir Living-Lab kuruyor. Başakşehir’den sonra İBB’nin de bir Living-Lab ünvanlı binasının olduğunu söyleyen Şenöz, bu binanın önümüzdeki yıl faaliyete geçeceğini aktardı. Şenöz, ‘’Geçen sene 29 büyük şehrin 20 belediyesi burada toplandı. Burayı incelediler ve hayranlık duydular çünkü burası halkın da son teknolojiyi takip ettiği bir merkez. Bu merkezlerin hem firmalar hem kurumlar hem de halk tarafından desteklenmesi, ziyaret edilmesi Living-Lab’lerin sayısını arttıracak. İlkini yaptıysak devamı da gelecek diye de düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Living-Lab Konsepti Nasıl Seçildi?
2011’in ilk yarısında Avrupa’da çeşitli teknokentlerin gezisi sırasında Fransa’daki Sophia Antipolis’in kurucusu eski Senatör Pierre Laffitte ile tanışan İstanbul ekibi Living-Lab konseptini Türkiye’nin ve İstanbul’un ihtiyaçlarına uygun bulması üzerine Başakşehir Living-Lab projesini 2011 sonbaharında başlattı.