Ukrayna Krizi Bağlamında Kırım’ın Durumu Tartışıldı

AJANS ÜNİVERSİTE – Efe SÖNMEZ

 

Avrasya Enstitüsü’nün Kırım’daki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla gerçekleştirdiği panelde Kırım Yarımadası’nın geldiği nokta, tarihteki yeri ve güncel siyaset açısından ele alındı

 

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Avrasya Enstitüsü tarafından Seyyici Hasan Paşa Medresesi’nde düzenlenen “Ukrayna Krizi Ekseninde Kırım” etkinliğinde, yarımadanın bugünkü durumu ve tarihsel bağlamda Osmanlı Devleti ve Türkiye’yle ilişkisi tartışıldı. Avrasya Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Suat Zeyrek’in moderatörlüğündeki panelde ilk sözü Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak aldı.

 

Doç. Dr. Mustafa Budak, Kırım krizini öngördüklerini, bunun üzerine bir çalışma başlattıklarını ve Kırım’a dair iki kitap yayınladıklarını söyledi. Kırım’ın Karadeniz açısından stratejik açıdan önemli olduğuna vurgu yapan Budak, Karadeniz’i kontrol etmek isteyen ülkelerin burayı ele geçirmesi gerektiğini belirtti. “Kırım, ticari geçiş noktasında bulunuyor ve ekonomik gücü var. Burayı alan güç Karadeniz’i rahatlıkla kontrol eder” diyen Budak, Kırım’ın Osmanlı ile tarihsel bağlarına dikkat çekti.

 

Rusların Kırım’da Sürgünleri ve Baskıları

 

Tarihte Kırım’ın defalarca kez ele geçirilmeye çalışıldığını ve bunun da yarımadanın öneminin bir göstergesi olduğunu anlatan Budak, Kırım’ın Osmanlı Devleti’nin geçmişte önemli tarım alanlarından biri olduğunu ifade etti. 18. Yüzyıl’da Osmanlı Devleti ve Rusya arasında yapılan Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Kırım’ın Türklerin elinden çıktığına vurgu yapan Budak, şunları kaydetti:

 

“Bu anlaşma önemli bir kırılma noktasıdır. Bu anlaşmadan sonra Kırım ve Kırım halkı için büyük bir acılı dönem başlamıştır. Rusların bu bölgeyi sömürgeleştirme ve Müslüman Kırım Tatarlarına yaptığı baskılar sonucunda bu bölge insanı malını mülkünü satarak göç etmiştir. Bu da Osmanlı topraklarına doğru bir göç hareketini başlatmıştır. 500 bin Kırımlı, Anadolu’ya ve Balkanlara göç etmiştir. Daha sonraları ise Kafkasya ve Kırım’dan yine 370 bin civarında Kırımlı Tatar Anadolu’ya göçe devam etmiştir.”

 

Doç. Dr. Budak, göç eden Kırımlıların, Osmanlılar tarafından sisteme dahil edildiğini, sahip çıkıldığını ve çeşitli istihdam alanları sağlandığını söyledi.

 

Ukrayna ve Rusya’nın Çarpışan İki Tezi

 

İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Güneş, gelişmelerin yanlış okunduğunu belirtti. “Kırım Tatarları ne düşünüyor?” sorusunun cevabını verecek haberlerin yayınlanmadığını anlatan Güneş, Kırım’ı bağımsız yapan 16 Mart referandumundan sonraki gelişmelerden ve çeşitli ülkelerin siyasi hamlelerinden bahsetti.

 

Ukrayna’nın, Kırım’daki referandumu, anayasaya uygun olmaması açısından, Rusya’nın ise “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” kapsamında değerlendirdiğini ve bu iki tezin çarpıştığını belirten Yrd. Doç. Dr. Güneş, “Kırım Özerk Bölgesinin meşruiyetini oluşturan anayasal çerçeve açısından referandumu değerlendirmek gerekiyor” dedi.

 

Kırım’ın Milli Kahramanı İÜ’den   

 

Kırım Dernekler Federasyonu Başkanı Vefa İbrahim Aracı, Kırım’ın ilk anayasasının Rusya tarafından değil, İÜ’de Numan Çelebicihan’ın önderliğindeki kurulan Kırım Milli Talebe Cemiyeti mensubu öğrenciler tarafından yapıldığını anlattı.

 

“Bolşevikler, Kırım’ı ele geçirince aynı zamanda müftü de olan Çelebicihan’ı katletmişlerdir” diyen Aracı, Ruslar tarafından çeşitli bahanelerle 5 bine yakın şair, edebiyatçı ve siyasetçi Tatarın zaman içinde öldürüldüğünü kaydetti.

 

Kırım’ın ve boğazların Rusya açısından öneminden bahseden Aracı, Türkiye’nin Kırım’a bugüne kadar yaptığı yardımlardan memnun kaldıklarını ifade etti.