AJANS ÜNİVERSİTE – Begüm ERGİNBAY / Aamina URAL
İngiliz ressam Ned Pamphilon, Atatürk resmine, dün saat 09.05’te başladı ve uyumadan geçirdiği 24 saatin sonunda bugün 09.04’te resmi tamamladı. Pamphilon, resme başlamadan önce Ajans Üniversite’nin sorularını yanıtladı.
Pamphilon, ülkesinde mimarlık eğitimini tamamladıktan sonra resim sanatına hayranlık duymaya başladı. Solistliğini üstlendiği müzik grubuyla dünyayı dolaşan ressam Pamphilon, Türkiye’ye ilk defa grubuyla geldi. Ancak Türkiye’yi, kendi deyimiyle, “hiç gelmeyeceğini düşünerek terk etti.” Pamphilon, bu fikrinden, İstanbul Boğazı’nda arkadaşıyla küçük bir balıkçı teknesiyle yaptığı kısa gezintinin ardından vazgeçti. “Fark ettim ki bir tarafta Asya bir tarafta Avrupa, akıp giden sular vardı… Bu zamanlarda resim yapmaya başlamıştım” diyen Pamphilon, Türkiye ve Atatürk’ü dünyaya tanıtmaya, bu sıralarda karar verdiğini belirtiyor…
Ünlü ressam Ned Pamphilon, resim sanatına başlayışını, İstanbul’a gelişini ve Atatürk’ün resimlerini yapmaya başlama hikâyesini Ajans Üniversite ile paylaştı.
Resme başlama hikâyenizi anlatır mısınız?
Grubumla beraber Avrupa ve Türkiye’deki ünlü mekânlarda çalıyorduk. Türkiye’ye ilk kez 1988’de geldim. İlk defa geldiğimde pek de iyi bir deneyimim olmadı. Sonuçta karavanda kalan birkaç gençtik. Türkiye en son gittiğimiz ülkeydi. Türkiye’yi bir daha hiç gelmeyeceğimi düşünerek terk ettim. En iyi arkadaşım Baltalimanı’nda, boğazda yaşıyordu. Beni arayıp ‘Ned Türkiye’ye yine gelmelisin. Ben senin en iyi arkadaşınım, bu yüzden gelmelisin’ dedi. Arkadaşımın küçük tahta bir balıkçı teknesi vardı ve Boğaz’a açıldık. Hayatımda bir dönüm noktasıydı. Ve fark ettim ki bir tarafta Asya bir tarafta Avrupa, akıp giden sular vardı… Bu zamanlarda resim yapmaya başlamıştım. Sonra fark ettim ki; 1990’ların ortasında, İngiltere’deki insanların Türkiye hakkında pek bir fikri yoktu. Daha önce Kuala Lumpur’a gittim ve iyi vakit geçirdim ama Türkiye’de daha büyülü bir şey vardı. Belki de Asya ve Avrupa’nın buluştuğu yer olduğundandır. Çok kaotik gözüküyordu ve bu kültürü, bu tarihi fark etmeye başladım. Eğitimimi tamamladım, mimarlıkta derecelerim var ama Osmanlı ve Türkiye hakkında bir şey öğretilmemişti. Atatürk’ü hiç duymadım. Böylece Türkiye’yi resmetmeye ve Dünya’ya tanıtmaya karar verdim çünkü Türkler yapmıyordu.
Mimarlıktan vazgeçtiniz… Eğer ressam olmasaydınız ne yapardınız?
Kesinlikle Arsenal’de futbol oynardım.
Atatürk’e olan hayranlığınız nasıl başladı?
Onu nasıl mı tanıdım? Çünkü her yerdeydi… Resimleri, portreleri her yerdeydi. Bundan biraz rahatsız olduğumu düşündüm, bir şey çok fazla gözünüze sokulduğunda olduğu gibi… Her yerde resmi vardı ama gülen bir resminin olmadığını fark ettim. Çok nadirdi, genellikle çok ciddiydi. Sonra gülen bir resmini çizmeye karar verdim. Bazıları ‘Sen İngiliz’sin Atatürk’ü çizemezsin’ dedi. Ben de ‘sırf böyle dediğiniz için yapacağım’ dedim. Daha sonra insanlar benden bir tane daha yapmamı istedi. Sonra bir tane daha ve bir tane daha… Gerçekten ben değil insanlar istemeye başladı, ben de ‘tamam’ dedim. Gülen Atatürk’ü resmetmek farklıydı. En azından farklı bir şekilde algılanıyor. Genellikle Atatürk portreleri hep aynı.
Neden 24 saat?
Çünkü Atatürk bir savaşa esnasında Afyon’da 24 saati uykusuz geçirdi ve bu yüzden Afyon’daki Atatürk’ün siluetini resmedeceğim. Bana, ‘Bunu hatırlatmak için resmi 24 saatte çizsen olmaz mı’ dediklerinde, ‘Tamam, bunu yapabiliriz’ dedim. Alışveriş merkezinde (Palladium AVM) yapmanın ilgi çekici bir yol olduğunu düşündük.
Yeni projeleriniz var mı?
Buradaki ‘Her Yer Mustafa Her Yer Kemal’ sergisi gerçekten yeni marka olan ‘İstanbul 1881’ için bir başlangıç noktası. ‘İstanbul 1881’in amacı, Türkiye’yi tanıtan resimler yaratmak ve aynı zamanda 1881 yılı, Atatürk’ün ölüm yıldönümü, bu yüzden Türkiye’de sahneler yaratıyoruz aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü de hatırlıyoruz. Bir mağaza açmayı planlıyoruz. İlkin İzmir’de açmayı planlıyoruz. İsmi ‘İzmir 1881’ olacak. Eğer Diyarbakır’a gidersek, ‘Diyarbakır 1881’ olacak, planımız bu.
“Doğruluğunuzu Modern Çağda Daha İyi Anlıyorum”
Ressam Ned Pamphilon, Atatürk’e hitaben yazdığı metninde şu ifadelere yer veriyor:
“Sanata, insana, doğaya ve en güzel olan her şeye duymuş olduğunuz saygı ve sevgi neticesinde sizi kendi yazdığınız kitaptan tanımaktan dolayı son derece memnunum. Ülkemin sizinle aynı zaman diliminde yaşamış liderlerinin sizin hakkınızda söyleyegeldikleri tüm sözlerin doğruluğunu, yaşadığımız bu modern çağda daha iyi anlıyorum. 29 Ekim ve 10 Kasım 2014 tarihleri arasında bana verilen sergi fırsatı nedeniyle modern Türkiye’nin kurucusu olarak size bir kez daha teşekkür etmem gerektiğini hissediyorum. Dünya’yı, sanatsız kalmadan, hayat damarlarını koruması için bir ressam olarak var gücümle sizin gibi çalışacağım… Savaşların yerine yurtta ve dünyada barışın egemen olduğu barış zamanını tüm insanlar için diliyorum.”