Türk Müziğinin Üstâdı; Sadettin Kaynak

AJANS ÜNİVERSİTE-Esra MUTLU

Müzisyen ve hafız kişiliğiyle tarihe adını yazdıran Sadettin Kaynak, 1893 yılında İstanbul’un bugünkü adıyla Çapa, o dönemki ismiyle Taşkasap semtinde dünyaya geldi. Kaynak’ın doğduğu dönem şartlarını değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Erhan Özden, “Her dönemin şartları kültür sanat hayatını etkilemiştir. 1800’lü yıllarda başlamış olan Batılılaşma hareketi de o dönemdeki kültür sanat hayatını önemli ölçüde etkisi altına almıştır. Bunun yanında Osmanlı medeniyeti varlığını sürdürdüğü için Kaynak’ın doğduğu dönemin sosyal hayatı erkek çocuklarının erken yaşlarda hafız olabilmelerini sağlamıştır. Bu gelenek günümüzde hala devam etmektedir. Kaynak da bu sayede erken yaşta hafız olmuştur” dedi.

10 yaşında hıfz eğitimini tamamlayan Kaynak’ın hafız olmasında ailesinin etkisi olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Özden, “Kaynak, dindar bir ailede büyümüştür. Babası ve aile dostları sanatla ilgilenmişlerdir. Ancak Kaynak’ın en büyük şanssızlığı babasını çok küçük yaşlarda kaybetmesidir” dedi. Kaynak, 11-12 yaşlarında babasını kaybettikten sonra çevresinin etkisiyle o dönemki ismiyle Darülfünun’un İslam Enstitüsü’ne kayıt oldu.

Enstitü’nün ilk mezunları arasında yer alan Kaynak, mûsikî eğitimini de çeşitli hocalarla devam ettirdi. İlk hocası Hafız Melek Efendi’den bir süre ders alan Kaynak, daha sonra Neyzen Emin Dede ve Kazım Uz’dan istifade etti.

Kaynak’ın müzik hayatında bestekârlık özelliğinin önemli bir yeri olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özden, “Bu doğuştan gelen bir özellik. Kaynak’ın küçük yaşlardan itibaren karaladığı şeyler var” diyerek Kaynak’ın ilk bestesini bir yolculuk sırasında yaptığını belirtti. Berlin yolculuğu sırasında tanıştığı Ali Şevket Bey’in şiirini besteleyen Kaynak, böylece Hüzzam makamındaki”Hicran-ı Elem” isimli bestesini yaptı.

Kaynak’ın döneminde özellikle Mevlevihanelerin, tekke ve zaviyelerin kapatılması ile pek çok sanatkârın zor durumda kaldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Özden, “Mevlevihaneler o dönemin mûsikî sanatçılarının yetiştiği önemli kurumlardan biriydi. Bu sebeple sanatkârlar, yapılan yenilik ile birtakım zorluklar yaşamışlardır. Dönemin mûsikî sanatkârlarından olan Kaynak’ın en büyük şansı ise bence Atatürk’tür. Çünkü Sadettin Kaynak Atatürk ile muhabbeti olan bir şahsiyetti” diyerek Atatürk ile Kaynak’ın yaşadığı anıyı paylaştı. Atatürk’ün Kaynak’ı çağırarak ordu komutanlarına Kuran’da geçen savaş, ordu, savunma gibi konularla ilgili ayetleri anlatmasını istediğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Özden, “Kaynak’ın, Kuranı Kerim’de savaşa, orduya, savunmaya yönelik ayetleri tefsir edip konuşmasının ardından Atatürk, ‘Kuran’da bizim bu konularda bilmediğimiz ne çok şey var” demiştir” şeklinde anlattı.

IMG_1099 - Kopya
Yrd. Doç. Dr. Erhan Özden

Arap Dünyasında da Tanınmış Bir Bestekâr

1953 yılında Sultanahmet Camii’nin ikinci imamı olan Kaynak’ın tanınmasının bir sebebi de Türkçe ezanı ilk okuyan kişi olması. Atatürk’ün emriyle ilk olarak Türkçe ezan okuyan Kaynak bazıilim adamları tarafından eleştirildi. Fakat mûsikî yönü oldukça güçlü olan Kaynak sanat dünyasının kalbini kazandı.

Kaynak, sadece Türkiye topraklarında değil Arap dünyasında da tanınmış bir bestekâr. Bunun sebebini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Özden, “Kaynak, Arap film furyasının başladığı dönemde, Mısır’dan gelen 70-80 tane filme müzik yapmıştır. Bu yüzden Arap dünyasında da tanınmışlığı, şöhreti vardır” diye konuştu.

hutbe

Kaynak, Müziğe Her Yönüyle Katkı Yaptı

Sadettin Kaynak’ın müzikte çok yönlü bir insan olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özden, Kaynak’ın bazı müzikal cümlelerinde halk müziği esintilerinin olduğunu söyledi ve ekledi: “Kaynak’ın Safiye Ayla’nın okuduğu Hüseynî makamındaki “Yanık Ömer”i vardır. Bu eser özellikle tiz bölgeleri itibarıyla okuyuşta ustalık isteyen bir eserdir. Bunun yanında hicaz makamındaki “Ben bir garip kuşum” gibi birbuçuk oktav bile olmayanbesteleri de vardır. Kaynak, hem klasik Türk müziğinde hem türkülerinde lezzetli eserler bestelemiştir. Askerliğini doğuda yapması ve musiki meclislerinde bulunmasından dolayı kulağı ister istemez zenginleşmiştir. Şehir şehir gezen Kaynak, gezdiği dönemi iyi değerlendirmiştir” dedi.

Kaynak’ın klasik bestelerinin yanı sıra Türk müziğine en büyük katkısının Türk sanat müziğine yakın türkülerinin ve film müziklerinin olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özden, “Kaynak’ın, tabir doğru olursa”karalama” yani eserlerini kaleme aldıkları ilk halinde bile bir sanatsal ifade gücü vardır. İlham gücü kuvvetli olan bestekârlardandır. Bu işte ilham çok önemli. Hafız olması ve Kur’an bilmesi dolayısıyla da dini musikinin icrasını da hakkıyla yerine getirmiş sanatkârlardandır” şeklinde konuştu.

turkce-hutbe

42 Makamda 630’dan Fazla Eser

İlahiden marşa, film müziğinden şarkı ve türküye kadar pek çok alanda eseri bulunan Kaynak’ın 42 ayrı makamda yazdığı 630’dan fazla eseri var. Çile Bülbülüm, Ayrılık Yaman Kelime, Telli Turnam bunlardan sadece birkaçı.

1955 yılında geçirdiği felç sonucunda 1961 yılına kadar tedavi gören Kaynak, 3 Şubat 1961’de vefat etti. Kaynak, vefatından çok kısa bir süre önce ifade ettiği vasiyetnamesinde eşyalarını yardımcısına bıraktığını ve defin işlemlerinin kendisine ait olan iki daireden alınacak kira ile yapılmasını istemiştir. Bu daireleri işleri kötü giden Rum asıllı bir tüccardan almış ve tüccarı binadan çıkartmadığı gibi ölümüne kadar da kira almadı.