AJANS ÜNİVERSİTE-Betül YÜNCÜOĞLU
Hızla büyüyen internet dünyasında yaşanan gelişmeler, gerçek dünyadaki birçok alanaparalel, yeni alternatif alanlar oluşturuyor. Alışveriş, medya ve sağlık gibi alanların dışında, “savaş” için bile bir alternatif oluşmuş durumda. Siber savaş, birçok devletin silah ve savunma sistemlerini tehdit ediyor. Bu tehdit sadece devletleri değil, bireysel internet kullanıcılarını da kapsıyor. Bilgisayarımız her gün onlarca siber saldırıya uğruyor belki de.Türkiye,Çin’den sonra dünya genelindeen çok saldırıya uğrayan ülke konumunda. Saldırı gerçekleştirme konusunda da yüzde 1,2’lik bir yere sahip.
ABD (Amerika Birleşik Devletleri), bir ülkenin yapılan siber saldırıyı üstlenmesi ya da Amerika’nın siber saldırının hangi ülke tarafından gerçekleştirildiğini tespit etmesi hâlinde, füze fırlatmak da dâhil, her türlü karşılığı verebileceğini açıklamıştı. NATO (North Atlantic Treaty Organization) ise tarihinde ilk defa, siber savaş hukuku için resmî bir “NATO Siber Savunma Politikası” hazırladı. Ocak 2008’de atılan bu adımın ardından, aynı yıl içinde NATO Güvenlik Ofisi’ne bağlı “Bilgisayar Olayları Karşılama Kapasitesi” kuruldu. Ancak NATO henüz siber saldırı açısından ortak bir tanım ortaya koyabilmiş değil;ittifaka üye ülkelerin, siber alanın ve kaynağın neresi olduğuna dair tartışmaları hâlâ devam ediyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın ikinci maddesinin ikinci fıkrasındabir müdahale yasağından bahsediliyor.
Silahlar Her zaman Savaşı Yönlendiren Unsur Oldu
Aslında siber silahlar, mevcut konvansiyonel ya da nükleer silahların yerini almıyor; sadece mevcut savaş sistemlerine yeni bir katman eklemiş oluyor. Av. Sertel Şıracı, şuan herkesin potansiyel tehdit sayıldığı bir dönemde bulunduğumuzu çünkü temel malzemenin yani bilgisayarın çok ucuz olduğunu söylüyor ve siber savaşın devletlerarası alandaki konumunu şu şekilde açıklıyor: “Örneğin Suriye, İran ve oradaki birimler, bir şekilde kendilerine haksızlık yaptıklarını düşündükleri her siteye saldırı düzenliyorlar; ama bunu konvansiyonel şekilde yapamadıklarını görüyoruz. ABD’nin açıklamış olduğu rapora göre şuan Çin, ABD’nin silah savunma sistemlerini etkisiz hâle getirebilecek güce sahip; bu da büyük bir tedirginliğe yol açıyor. Normalde Çin’in, ABD’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de kurdukları bütün bu birimler kurulurken, ilk başta hepsinin kuruluş amacı savunma oluyor. Ama daha sonra, en iyi savunmanın saldırı olduğu tezi ortaya çıkıyor.”
Siber Savaşın En Önemli Özelliği, Saldırının Çok Geç Fark Edilmesi
Günümüzde bilişim sistemleri üzerinden yapılan siber savaşın en önemli özelliği, saldırının hedef tarafından çok geç fark edilmesi. Şuanda elektrik santrallerinin bile temelinde bilgisayarlı bir sistem söz konusu olduğundan, sistemin yapılan saldırıya cevap vermemesi için ayrı bir saldırı daha düzenleniyor. İÜ Hukuk Fakültesi (İÜHF) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burak Gemalmaz, bu konuyu şöyle yorumluyor: “Siber savaş çok ciddi bir gündem konusu. Artık insanlar ya da ordular klasik anlamda yüz yüze savaşmıyorlar, virüs gönderiyorlar, füzeyi bozuyorlar, sistemi hack’liyorlar. Her şeyi bilişim üzerinden kullanıyoruz. Dolayısıyla kişi bu bilgileri kırabiliyor ve içeri sızabiliyor, sistemi kapatıp açabiliyor. Örneğin bir füze internete bağlıysa eğer, sisteme girilip füze gönderilebilir. Bu yüzden bununla ilgili hem insan kaynağı yetiştirmek hem de kurumsal olarak çalışmak ve meseleye odaklanmak gerekir.”
Türkiye’de, devlet kademesindeki siber saldırılarla mücadele etmek için Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM) kapsamında çalışan Siber Olaylara Müdahale Ekipleri (SOME) kuruldu. Av. Sertel Şıracı, konunun önemine şu sözlerle dikkat çekti: “Türkiye’de de siber saldırılardan korunmak için kurulan SOME gibi kurumlar var; ama ülkemizde yaşanan bazı karışık süreçler nedeniyle bu çalışmalar kesintiye uğradı. Türkiye zararlı yazılımlar yüzünden en çok saldırıya uğrayan ikinci ülke. Bu saldırılar, genellikle virüsler üzerinden yayılan,hepimizin bilgisayarını tehdit eden saldırılar.”