AJANS ÜNİVERSİTE-Sümeyye YAMAN
Teknolojinin getirdiği sorunların en başında telif hakları konusu yer alıyor. Bilgisayar programlarından edebi eserlere, makaleden şiire, çizim, güzel sanat çalışmaları, sinema eserleri gibi birçok alanda telif sıkıntısı kendini gösteriyor. İnternet kullanımı, sosyal medyanın yaygınlaşması ve birçok kişinin görsel ve video paylaşımları hakkında tam olarak bilgi sahibi olmaması yaşanan sorunların kökenini oluşturuyor. İnternet sitelerinde yalnızca yazı içeriği değil, görseller ve tasarımlar da telif konusuna dahil.
Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklar olarak tanımlanan telif hakkı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında yer alıyor.
“Sanal Dünya Günlük Hayatımızı Etkiliyor”
Fikri ve sanat çalışmalarını ortaya çıkaran sanatçıların ürün, fikir üzerindeki maddi ve manevi haklarını açıklayan Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burak Gemalmaz, “Anayasada fikri mülkiyet, marka patenti olduğu gibi telif hakları da yer alır. Bu durumda sanattaki çalışmalar da telifte yer alıyor. Fikri mülkiyet hakları parasal (maddi) ve yaratıcısına bağlı olarak (manevi) iki kola ayrılır. Maddi hak miras olarak devredilebiliyorken, manevi hak devredilemiyor. İnternette izinsiz yayınlanan çalışmalar da telif kapsamındadır” dedi. Sanal dünyadaki içeriklerin sorunlarından söz eden Gemalmaz, “Hukukun hemen her disiplini internet kaynaklı sorunlara eğildiği gibi artık internet hukukundan bahsedilmektedir. Sanal dünyalardaki ilişkilerin doğurduğu hukuki sorunların gerçek mahkemeler önüne gelmeye başlaması hukuk disiplini açısından bir araştırma yapılmasını gerektirmektedir.
Temel sorunlar henüz çözülemeden yeni sorunlarla karşılaşılıyor” açıklamalarının yanı sıra hukukçuların görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Hukukçular telif konusunda yeni bir internet rejimi çıkmasını öneriyor. Bazı görüşler klasik fikri mülkiyet hukukunu savunur. Yeni bir hukuka gerek yoktur diyor. Ben gerek olduğunu düşünüyorum. Sanal dünya da günlük hayatımızı etkiliyor. Zaman ve emek harcanıyor. Oyun çerçevesinin gerçek dünyada para karşılığı olduğu için şirketlerin oyunlardan para elde edilmesini yasaklaması telif haklarına aykırı konu olarak tartışmalı bir durum. Türkçede geliştirdiğim kavram ‘sanal mülkiyet’ bunu anlatıyor”
“Hak Sahiplerine Ulaşılamayan Eserleri Yeni Nesillere Kazandırmalıyız”
Telif haklarının tarihini ve kapsamını açıklayan Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Aydoğan, “Ülkemizde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 1951 tarihlidir, süreç içerisinde değişikliklere uğramıştır. Kanun esas itibariyle eser sahibinin maddi ve manevi haklarını, bağlantılı hakları, kamu haklarını koruyacak hükümlere sahiptir. Ayrıca hali hazırda yeni bir kanun çalışması olduğunu biliyoruz. Bu yeni kanun çalışmasında Avrupa Birliği’nin bazı yönergeleri de dikkate alınmış durumda. Örneğin, eserden doğan hakları (telif haklarını) koruma süresi, eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. Bu durumda eğer eser sahibine ya da eser sahibinin ölümü halinde hak sahiplerine ulaşılamazsa bir kitabın yeniden basımı mümkün olmayacaktır. Bu ise bilgi birikimin, kültürün gelecek nesillere aktarılamaması sonucunu doğurabilecektir. Bu sebeple Avrupa Birliğinin bir yönergesine de konu olan “öksüz eserler” (orphan works) düzenlemesi önem taşımaktadır” dedi.
Eser sahibine ya da hak sahiplerine ulaşılamayan eserlerin aktarımı konusundaki sorunun çözümü çabalarını da anlatan Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, “Bir ülkenin bilgi ve kültür birikimi olan eserlerin gelecek nesillere ulaştırılması son derece önemlidir. Bunun bir yönü de bilgi ekonomisidir (knowledge economy). Bu da eserlerin özellikle kitapların dijital ortama aktarılması (digitation) ve bu şekilde bilginin yayılması (dissemination of information) ile yakından ilgilidir. Hatta arama motoru Google dahi kendi dijital kütüphanesini kurmak için basımı tükenmiş, koruma süresi bitmiş eserleri dijital ortama aktarma çabası içindedir. Bu çerçevede koruma süresi devam eden fakat yazarına ya da hak sahiplerine ulaşılamayan eserlerin kamuyla tekrar paylaşılabilmesinin yolları araştırılmaktadır. Bunun için de öksüz eserlere ilişkin bir yönerge yapılmıştır” ifadelerini vurguladı.
“Yeni Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yapılıyor”
Yeni bir Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çalışmasından söz eden Yrd. Doç. Dr. Fatih Aydoğan, “Kanunda yer alan konulardan biri de öksüz eserlerdir. Kanunda yer alması öngörülen düzenlemeye göre kütüphanelere, eğitim kurumlarına yetki verilecek. Bu kurumlar gerekli, tatmin edici araştırmayı yaparak kitabın yazarını ya da hak sahibini bulmaya ve izin almaya çalışacak. Eğer belirlenen çerçevedeki araştırmaya rağmen yazar ya da hak sahibine ulaşılamazsa o kitap “öksüz eser” olarak ilân edilecek ve araştırmayı yapan kütüphane ya da eğitim kurumu tarafından yayınlanacak ve dijital ortamda paylaşıma sunulacak. Olur da ileride bir gün yazar ya da hak sahipleri ortaya çıkarsa onlara makul bir telif bedeli ödenecek. Böylece hem eseri yeniden yayınlayan, paylaşıma sunan kütüphane ya da eğitim kurumu hukuka aykırı bir iş yapmış olmayacak, hem eser gelecek nesillerin istifadesine sunulmuş olacak hem de hak sahipleri ortaya çıkarsa hakları kendilerine verilmiş olacak” şeklinde bilgi verdi.
Son olarak verilerin dijital ortama aktarılmasının faydalarına ve zorluklarına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, “Özellikle sinema ve müzik eserleri, izinsiz kopyalanması ve dağıtılması yasak olmasına rağmen, bir şekilde teknik imkânlardan yararlanılarak hukuka aykırı bir şekilde yayılıyor, paylaşılıyor ve yararlanılıyor. Bu noktada hukuki tedbirlerin, teknik olarak engelleme imkânlarına yetişemediği bir durumdan bahsediyoruz. Mevzuat olarak bir eksiklik olmasa da uygulama sorunları, internet paylaşımının engellenememesi durumuyla karşı karşıyayız” dedi ve buna rağmen ülkemizdeki mevzuat ve uygulama açısından fikri hakların korunmasının iyi bir düzeyde olduğunu ifade etti.