Söylemin Dijital Kapatılması İÜ İletişim’de Konuşuldu

AJANS ÜNİVERSİTE- Gizem TÜRELİ

Prof. Dr. Nurdoğan Rigel’in moderatörlüğünü ve açılış konuşmasını yaptığı panelde Prof. Dr. Rigel, normalde dünya üniversitelerinde bu tarz çalışmaların yapıldığını söyledi. Yıl içinde yapılan projeler,sunumlar,tebliğler ve bildirilerden seçmeler yapıldığını ve yaklaşık bir haftalık öğrenci kongrelerinin hazırladığını dile getirerek İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde de bir örneğini 2006 yılında kendisinin gerçekleştirdiğini aktardı. Bugüne kadar bu kongrelerin tekrar yapılamadığını ifade eden Prof. Dr. Rigel, “Gönül isterdi ki bu her sene tekrarlansın. Ne nadirdir başarılı bir doktora sınıfı bulmak. 2015 doktora sınıfı da başarılı bir sınıf olarak karşıma çıktı” şeklinde konuştu.

Bu çalışmaları sınıfta birbirlerine anlatmak yerine bütün fakülteye anlatmak istediklerini dile getiren Prof. Dr. Rigel, “Bu proje ders sırasında oluştu. Bu dönemin düşünürleri Foucault ve Ricoeur parelel okumalarıydı.Bu parelel okumalar kapsamında bilginin arkeolojisi üzerinden çalışırken bu panel konuları oluştu” dedi. Konuşmasının devamında Michel Foucault’ya da değinen Prof. Dr. Rigel, gönülsüz bir yapısalcı olan Foucault’nun birey üzerinden iktidarı ele aldığını söyledi. “Foucault, Deliliğin Tarihi kitabında kapatılmayı delilik üzerinden anlatır. Delinin deli olup olmadığını size bırakır ve kişi dahi bile olsa deli dendiği anda büyük kapatılmaya alınır. Bu da tımarhane üzerinden kapatılmadır” diyerek sözlerini tamamladı.

DSC_0043

Konuşmacılardan Mikail Uluş “Gözetimin ABC’si” konusu üzerinde durarak “Bütün teknik ilerlemelerin teknolojinin kendi doğasından getirdiği etki ve problemleri vardır. Gözetim teknolojileri her ne kadar güvenlik ihtiyacından doğsa da, kişilerin rızasıyla kişileri kontrol altında tutmaya neden oluyor” dedi. Söz konusu olanın modern toplumun korku dolu bir hayatı yaşanabilir kılmaya çalışan bir mekanizma haline gelmesi olduğunu söyleyen Uluş, “11 Eylül saldırılarından sonra insanlar havaalanlarında güvenlik ihtiyaçları nedeniyle üst düzey aramalara rıza gösteriyor” dedi.

DSC_0044

“Dijital Çağda Makro ve Mikro Kapatılma: Bir Apaçi Olarak Assange” adlı çalışmasını  sunan Araş. Gör. Ahmet Faruk Çeçen, mikro ve makro kapatılma kavramlarını açıklayarak sözlerine başladı, “Makro kapatılma somut, tepeden aşağıya ve doğrudan yapılan bir kapatılmayken mikro kapatılma, büyük kapatılmayla iç içe geçmiş, bireyin kendisini kapattığı bir kapatılmadır” dedi. İnternetin doğası gereği özgür bir yapısı olduğunu söyleyen Çeçen, önemli haberleri halka sunmaya çalışan ve kar amacı gütmeyen bir medya organizasyonu olan Wikileaks’in bu yapıdan faydalanarak sızdırmalarını gerçekleştirdiğini söyledi.” 2010 yılında ABD’nin bir savaş suçunu ortaya çıkarmasıyla kamuoyunda yer edinen Wikileaks, hükümetlerin tepkisini çekti. Ancak sızdırmalar engellenemedi” dedi ve bunun nedeni olarak WikiLeaks’in Apaçilere benzer gayri merkezi yapısını gösterdi. Sonuç olarak Çeçen makro kapatılmanın internet özgürlüğü için tehlikeli olduğunu ancak esas tehlikeli olan kapatılmanın mikro kapatılma olduğunu çünkü mikro kapatılmanın Foucaultcu anlamda insanların ruhlarında gerçekleşen bir kapatılma olduğunu söyledi.

DSC_0052

“Söylemin Kapatılma ve Açımlama Savaşımında Edward Snowden” adlı konusundan bahseden Araş. Gör. Serkan Bulut, “Günümüzde çok kesin olan söylemin ve bilginin üretimi, paylaşımı ve açımlanması sorunsalı ile karşı karşıyayız. Çünkü bilginin elde edilmesi sorunu var” dedi. Hapisane ve hastane gibi kurumların üretmiş olduğu söylemlere dispositif dendiğini söyleyen ve dispositifin işlevlerini açıklayan Bulut, “Bunlar güç ilkelerini güdümleyip dengeliyorlar. Dispositifler bireyi itaatkar ve uysal bir hale getiriyorlar” şeklinde konuştu. Edward Snowden’ın CIA ve NSA’nın istihbarat tekniklerini gördükten sonra bu bilgileri açıklamaya karar verdiğini ve daha sonra bu konuda bir belgesel de çekildiğini ifade eden Bulut, Snowden’ın “Ben hiçbir kişisel gizliliğin kalmadığı bir dünyada yaşamak istemiyorum” dediğini sözlerine ekleyerek konuşmasını tamamladı.

DSC_0067

“Söylemin Başkaldıranları: Dijital Çağın Parrhesiases’i Olarak İnternetin Öz Çocuğu Aaron Swartz konusunun kavramsal kısmını ele alan Aysun Eyrek, söylem ve iktidara başkaldıran olarak Parrhesia ve Parrhesiastes kavramlarından bahsetti. Eski Yunan’da Parrhesianın doğruyu söylemek Parrhesiastes’in ise gerçeği söyleyen insan anlamına geldiğini ifade eden Eyrek, “Bir filozof bir tiranı eleştirdiğinde, bir öğrenci bir öğretmeni eleştirdiğinde Parrhesia kullanmış olabilir” dedi. Foucault’un Parhesiada konuşmacının özgürlüğünü kullandığını ve kandırma yerine dürüstlüğü, hayat ve güvenlik yerine ölümü tercih ettiğini ifade ederek sözlerini bitirdi. Konunun örneksel boyutunu ele alan Barbaros Dinçer, Aaron Swartz’ın hayat hikayesini anlatarak onun bir Parhesiastes olarak tanımlanabileceğini, çünkü Swartz’ın, internette bilgi özgürlüğü ile serbest erişimi ölümü pahasına savunduğunu ve sansürün kaldırılmasına yönelik eylemleriyle akıllara kazındığını ifade etti.

DSC_0080    DSC_0091

 

Prof. Dr. Nurdoğan Rigel kapanış konuşmasında “Bu çalışmaları yaparken tabi ki JSTOR’dan yararlandık ve JSTOR’da bu üç isimle de ilgilenen çok sayıda akademisyen var. Biz burada yeni bir kavram olarak ‘Islık Çalan Çocuklar’ı gördük” dedi. Bu üç kişinin de bir kapatılma içinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Rigel, “Ancak yarattıkları bir devrim var. Bu devrimin artçıları devam ediyor. Ben istiyorum ki bu panelimiz de minicik bir artçı olsun” şeklinde konuştu. Şu anda sadece cep telefonlarımızın ıslık çaldığını dile getiren Prof. Dr. Rigel, “Rahmetli Ünsal Oksay hocamın son eseri ‘Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım’ kitabıydı. Ben de diyorum ki biz de Islık Çalan Çocuklar Olalım” diyerek sözlerini tamamladı.