AJANS ÜNİVERSİTE-Esra Mutlu- Rana Yaşar
Fotoğraf-Burcu Güler
Ortadoğu’da, Doğu Anadolu’da, sıcak bölgelerde sayısız haber takip etti. Yeri geldi gözaltına alındı, yeri geldi patlamanın eşiğinden döndü ama gazetecilikten bir an bile vazgeçmedi. Kanal D Sıcak Haber Muhabiri Cem Tekel, mesleğe başlangıcını ve savaş muhabirliğini anlattı.
İstanbul’da 1974 yılında dünyaya gelen Cem Tekel, Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun olduktan sonra 1993 yılında Anadolu Ajansı’nda mesleğe ilk adımını attı. 20 yıl önce polis muhabirliği ile başladığı gazetecilikte savaş muhabiri olarak ya da kendi tabiri ile ‘sıcak haber muhabiri’ olarak sıcak bölgelerde haber takibi yaptı. 8 yıl önce girdiği Kanal D’de sayısız habere imzasını attı.
Üniversite yıllarınızda nasıl bir öğrenciydiniz?
Üniversite zamanında çok fazla gazete, televizyon olmadığı için biz iş bulma telaşındaydık. Nasıl iş bulacağız diye düşünüyorduk. 2. Sınıfta çalışmaya başlamıştım. O dönemlerde toplumsal olaylar çok fazlaydı. Birçok olay takip etmiştim. Sonuçta gazeteciliği bir mesleğimiz olsun diye yapıyoruz ve artık herkes gazetecilik yapabiliyor.
Neden savaş muhabirliğini seçtiniz, başka bir alan olamaz mıydı?
Belli bir nedenim yok, aslında savaş muhabirliği diye de bir şey yok. Çünkü Türkiye’de savaş muhabirliği yapabileceğiniz bir alan yok. Polis muhabirliği ile başladım ve depreme, yangına, toplumsal olaylara da gidiyorum. Bu yüzden sıcak haber muhabiri demeyi tercih ediyorum. Bu sektörde herkesin bir alanı vardır ama personel azlığından dolayı başka alanlarda da haber yapabiliyorsunuz.
“BASIN İÇİN ÜLKENİN ETKİNLİĞİ ÖNEMLİ”
Ortadoğu ya da Avrupa ile kıyasladığınızda Türkiye’de gazeteciliğin seviyesi nedir?
Belli açılardan bakıldığında bizden çok ilerideler. Özellikle Al Jazire ile kıyaslayamayız. Burada ülkenin gelişmişlik düzeyinin de payı var. Dünya siyasetinde etkinseniz, basınınız da izlenir. Hem ekonomi hem siyaset burada çok önemli. Ama son dönemde Türkiye basını da takip ediliyor. Bizim olanak olarak da çok eksiğimiz var.
Sıcak haber muhabirliğinin zor yönleri neler sizce?
Öncelikle haberciliği sevmek gerekiyor. Yetenekli ve istekli olmak çok önemli. Bir de psikolojiniz bunu kaldırır mı onu hesaplamak lazım. Çünkü her an kafanızın üstünden mermiler geçiyor, yanınızda araba patlıyor, ya da gözaltına alınıyorsunuz. Ben hepsini yaşadım. Suriye’de Mısır’da Libya’da gözaltına alındım. Yanımda araba da patladı. Bunlara uygun olup olmadığınız, psikolojinizin bunu kaldırıp kaldırmayacağını bilmeniz gerekir. Zamanla törpüleniyorsunuz, törpülenmeden olmaz.
“BİRAND, HABERCİLİK ABİDESİYDİ”
Mehmet Ali Birand ile çalışmak nasıl bir şeydi?
Biz Mehmet Ali Birand döneminin ortasına yetişebildik, keşke siz de yetişebilseydiniz. Çok muhteşem bir insandı. O her şeyden önce muhabirdi. Öğrencilik heyecanını kaybetmemişti. Haber olduğunda herkesten çok heyecanlanırdı. Dünya siyasetine hâkimdi. Her konuda bir fikri mutlaka vardı. Bir habercilik abidesiydi. Birçok liderle görüşmüş ve çoğuyla röportaj yapmıştı.
Siz de pek çok lideri takip ettiniz. Sizi en çok hangisi etkiledi?
Ben röportaj falan yapmadım ama Obama, Mahmud Abbas, Ahmedinejad gibi liderleri takip ettim. En çok Ahmedinejad etkiledi beni. Çok sade bir insan. Gecekonduda yaşayan bir lider ve bölge siyasetinde önemli birisi. Otobüste çekilmiş fotoğrafları da çıkmıştı medyada.
Sektörden biri olarak İletişim Fakültelerine bir öneriniz var mı?
Üniversitelerde teori verilmeli ama bence 4 yıl çok fazla gazetecilik için. Bu sektörden çok değerli insanlar var. İletişim fakültelerinin onların peşinde koşması gerek. Ders verebilirler mesela. İşini gerçekten iyi yapan insanlarla öğrencileri buluşturmaları gerek. Workshoplar yapılabilir örneğin. Mezun olunca çoğu öğrenci ne yapacağını dahi bilmiyor, pratik de verilmeli.
“SURİYE DİYE BİR ÜLKE VAR MI BELLİ DEĞİL”
Gündemi nasıl yorumluyorsunuz peki, bir öngörünüz var mı?
Şu anda bir deprem var bölgede ve bu depremi nereye gideceği, hangi ülkeyi etkileyeceği belli değil. Irak’ta, Lübnan’da, Mısır’da, Suriye’de sıkıntılar var ve bence Suriye diye bir ülke var mı o da belli değil. Düdüklü tencerenin düdüğünü kapattılar ve ocağa koydular, bir gün patlayacak ama nereye gider bilemiyoruz sadece takip ediyoruz.