Sempozyum’un İkinci Günü: Hollanda ve Almanya Basın Sözcülüğü

Ajans Üniversite- Gizem Gülsün TÜRELİ

Oturum başkanlığını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arzu Kihtir’in yaptığı sempozyumun ikinci oturumunda Almanya ve Hollanda’da basın sözcülüğünün kurumsal yapıları üzerine konuşuldu. Kihtir konuşmasında 1959 yılından bu yana ilişki içinde olan Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındaki uyum sürecini değerlendirdi. Kopenhag Kriterleri’nin birinci kriteri olan siyasi kriteri Türkiye’nin karşılamasıyla başlayan müzakereler için Kihtir, “ Avrupa Birliği demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve basın özgürlüğü ilişkilerinin olması gerektiği gibi gerçekleşmesini istiyor. Bu anlamda bir uyum süreci gereklidir. AB ve Türkiye kurumsal yapıları arasındaki farklılıkların çözülmesi için ortak çalışmaları destekliyorum” şeklinde konuştu. Kihtir sözlerini “Medya yargının gözü kulağıdır. Yargı bağımsız, medya özgür olmalıdır” diyerek sonlandırdı.

_DSC0076
Michael Haussner, Thüringen Eyaleti Adalet ve Avrupa Birliği Bakanlığı emekli Müsteşarı

Konuşmacılardan Micheal Haussner Almanyada’ki basın sözcülüğünün kurumsal yapısını anlattığı konuşmasında eyaletlerin basın sözcülüğünü teminat altına aldığını, ancak anayasada basın sözcülüğünün bahsinin geçmediğini söyledi. Her başkanın kendi fikrine göre yeteneği olan basın sözcüsünü seçtiğini ifade eden Haussner, “ Medya ve iletişim büroları adem-i merkeziyetçi örgütlenmiştir. Değişik danışıklı durumlar hariç, pratikte bakanlığın iletişim bürolarında talimatlar gitmez. Burada başkanın talimatlar verebileceği ve son sözü söyleyebileceği durumlar söz konusudur” dedi. Basın sözcüsünün asla kendi baktığı ya da daha önceden takip ettiği davalar hakkında basın açıklaması yapmaması gerektiğini belirten Haussner, bu işi yardımcısına ya da mahkeme başkanına bırakmasının bir emirden ziyade kendini korumak adına akıllıca bir davranış olacağını sözlerine ekledi.

Medya iletişim bürolarının çalışma sahalarının neler olduğundan bahseden Haussner, “Öncelikle basın sözcülüğü işi kurumun başkanlığının ve medya iletişim bürolarının işidir. Ama tüm hakim ve savcılar bu işi kamuoyunun çıkarları doğrultusunda icra ederler ve bunun farkında olmaları gerekir” dedi. İkinci olarak medya iletişim büroları ve özellikle adliye muhabirlerinin çalışmalarını, muhabirlerin talep ettikleri bilgileri vererek desteklemek olduğundan bahseden Haussner, “Basın, kesinlikle davaya bakmış olan hakime gönderilmemelidir. Böylelikle basın sözcüsü aracı veya filtre görevini belirli oranda sağlamış olur” diye konuştu. Üçüncü ve son olarak ise kamuoyunda dikkat uyandıran karar sonrasında basın sözcüsünün televizyon ve radyo kanallarına açıklama yapmak için hazır olması gerektiğini ifade ederek, bu açıklama sırasında mahkemenin neden başka bir karar vermediğiyle ilgili konulara kesinlikle girmemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Haussner, “Medya, demokrasiyle yargının daha objektif ve demokratik olamasına katkıda bulunabilir” diyerek sözlerini tamamladı.

_DSC0096
Ilse Westenenk, Oost-Brabant Bölge Mahkemesi İletişim Bürosu Başkanı

Konuşmacılardan Ilse Westenenk Hollanda’da basın sözcülüğünün kurumsal yapısından bahsettiği konuşmasına hakimlerin ruh hallerinin anlatıldığı bir video ile başlayarak hakimlerin nasıl karar verdikleri ve ikileme düşüp düşmedikleri konularını ele aldı. 15 yıl öncesinde Hollanda’da bir hakimin televizyona çıkıp işi hakkında konuşmasının düşünülemez olduğunu söyleyen Westenenk, “15 yıl önce hakim ve savcılar Kaf Dağı’nda gibi hareket ediyorlardı. Sadece mahkeme salonundaki kararlarıyla konuşurlardı” dedi. 2000’li yıllarda Adalet Bakanlığı’nın iletişim departmanı kurmayı uygun gördüğünü sözlerine ekleyen Westenenk, hakimlerin bunun gerekli olduğunu düşünmediklerini belirtti. “ Hakimler, kararlarıyla konuştuklarını ve basın sözcülüğüne ihtiyaç olmadığını söylediler. Ancak, iyi ve profesyonel basın ilişkilerinin faydası zaman içinde anlaşıldı” dedi.

Gazetecilerin sorduğu sorulara en fazla bir saat içinde geri döndüklerini söyleyen Westenenk, kamunun özellikle ilgi duyduğu davalarda cevapları önceden hazırladıklarını söyledi. Gazetecilere sağladıkları bir başka kolaylık olarak kayıt yaptırmaları halinde mahkeme programlarını onlara göndermeleri olduğunu ifade eden Westenenk, ayrıca basın kartı göstererek mahkeme celbine de erişebildiklerini belirtti. Duruşmaların çoğunun kamuoyuna açık olmasına rağmen halka ayrılan yerlerin çoğunun boş olduğunu sözlerine ekleyen Westenenk, “Medya halk yerine bu işi üstlenir. Gazeteciler, hakimlerin otoritelerini nasıl kullandıklarını gözetleyerek bunu kontrol ederler. Yargı bağımsızdır, medya da özgürdür” diyerek sözlerini tamamladı.