AJANS ÜNİVERSİTE- Tuğçe AYÇİN
Robinson Crusoe, 1719 yılında Daniel Defoe tarafından yazılan, Batı edebiyatının klasikleşmiş romanlarından birisidir. 1600’lü yıllarda Batı edebiyatında çok yoğun biçimde işlenen deniz aşırı serüvenleri, modern edebiyatın klasik metinlerinin merkezinde bulunan Robinson Crusoe’nun da ana konusunu oluşturmaktadır. Prof. Dr. Coşkun, 3 ay içerisinde 80 bin satan romanla ilgili, “Robinson Crusoe modern romanda bir aşamayı temsil eder” dedi. “Robinson Crusoe, Cervantes’in Don Kişot’unun hemen arkasından gelen bir metindir” diye konuşan Prof. Dr. Coşkun, 1600’lü yıllarda bu anlamda özel bir edebiyat türünün geliştiğini ve bu türün de gezi edebiyatı olduğunu ifade etti.
“Kitap Doğayla İlişki Kurmada İpuçları Verir”
“Robinson İngiltere’de doğup büyüyen bir denizcidir” diyen Prof. Dr. Coşkun, kahramanın bir deniz seferi sırasında kıtaya yakın bir adaya düşmesinin, ileriki süreç için Batılı insana sömürgecilik bağlamında toplumsal, ekonomik ve siyasi düzenin yeniden üretilmesiyle ilgili ipuçları verdiğini aktardı. İnsanın kendisine yabancı bir coğrafyada nasıl davranacağına dair bir hikâyenin anlatıldığını vurgulayan Prof. Dr. Coşkun, “Önemli olan bir diğer nokta da adanın yerlileriyle nasıl ilişki kurulacağıdır” ifadelerine yer verdi. Robinson Crusoe’nun doğayla olan yaşam mücadelesinde nelerle karşılaştığıyla ilgili örnekler veren Prof. Dr. Coşkun, “Keçinin evcilleştirilmesinden, gemi batığından yararlanarak derme çatma bir kulübe yapmaya kadar birçok unsur anlatılmaktadır” dedi.
“Robinson Issız Bir Adaya Düşmedi”
Prof. Dr. Coşkun, kitabın oluşmakta olan sömürge dünyasına davet eden ve Batılı insana orada yaşanan deneyimleri aktaran yanına değinirken “Orası ıssız bir coğrafya değildi, sahipleri vardı. Dolayısıyla Robinson ıssız bir adaya düşmedi” ifadelerini kullandı. Adanın sahipleriyle kurulacak ilişkide tek başına olmanın yetersiz kalacağını vurgulayan Prof. Dr. Coşkun, “Bu ilişki ancak o coğrafyayı ve o toplumu bilen Cuma gibi yerel bir işbirlikçiyle kurulabilirdi” diye konuştu. “Cuma profili olmadan Avrupalı güçler Batı dışı coğrafyalarda siyasi olarak etkinlik kurma, egemenlik kurma ve ticari çıkar elde etme noktasında başarısız olur” diyen Prof. Dr. Coşkun, bunun daha sonra Orta Doğu ve Hindistan’da da yaşandığını belirtti.
“Robinson Crusoe Üç Kitaptan Oluşur”
Robinson Crusoe kitabının aslında üç kitaptan oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Coşkun, “Birinci kitap Amerika’nın keşfini anlatır. Kurulacak düzenden yerlilerin nasıl kullanılacağına kadar bilgi verir” dedi. Bunun aynı zamanda bir sömürge metni ve en yaygın olarak bilinen kitap olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Coşkun, “Birinci kitap bu noktada bir rehber ve kılavuz olma niteliği taşır” dedi. “İkinci kitap ise Ümit Burnu’nun keşfini ve yeni Hindistan yolu üzerinden eski ticaret bölgelerine gelişi anlatır” şeklinde konuşan Prof. Dr. Coşkun, bu metnin de ilk kitabın çok ilgi görmesi üzerine kaleme alındığını ve yeni dünya için belli bir birikim kazandırmayı hedeflediğini söyledi. Sözlerine üçüncü kitapla ilgili bilgiler vererek devam eden Prof. Dr. Coşkun, “Üçüncü kitapta yazar Robinson karakteri üzerinden biraz daha hümanistik ve Protestanvari bir Hristiyanlık algısı ve yaklaşımı yaratmıştır” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Coşkun, bu metinde Daniel Defoe’nun siyaset, felsefe ve din gibi konularda fikirlerini aktarma yoluna gittiğini kaydetti.
Kitabın tam metin olarak okunması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Coşkun, “Robinson Crusoe bir çocuk kitabı değildir, yetişkinlere yöneliktir” diye konuştu. Prof. Dr. Coşkun, sözlerini kitabın Akşit Göktürk çevirisinin okunmasını tavsiye ederek noktaladı.