AJANS ÜNİVERSİTE – Beste BUDAN
Konuşmacı İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken, ilk olarak kısaca Spinoza’nın hayatına değindi ve Spinoza’nın tüm eserlerinin yazıldığı dilde okunması gerektiğinin altını çizdi.
Spinoza’nın kitap yazmaktaki düşüncesinin altında bütün bireylerin kendi zihinsel yolculuğuna çıkabilmesi ve günlük yaşamdaki değer yargılarını irdeleyebilmesinde bir öncü vazifesinin görülmesini amaçladığını söyleyen Prof. Dr. Dürüşken, Spinoza’nın Etika’yı yazarken mekanik olmayan, kendisine dönük bir düşünce tarzıyla yazmaya başladığını belirtti.
Prof. Dr. Dürüşken, konuşmasına “Spinoza zihninin reddedemeyeceği bir özlük var mı düşüncesiyle felsefeye başlamış, her zaman zihnin pasifliğinden kurtulması ve bireyin kendi arayış gücünü geliştirmesi gerektiğini savunmuştur. Spinoza’ya göre akıl bireydeki en üst noktadır ve insan aklından daha güçlü ve tükenmeyecek olan tek şey ise doğa ya da tanrıdır. Spinoza’nın felsefesinde de bu iki temel öğe yatar” diyerek devam etti.
Spinoza’nın bütün felesefe anlayışının iç içe geçmiş tanrı-doğa formundan oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Dürüşken, Spinoza’nın fikirlerinin büyük tartışmalar yarattığını da konuşmasına ekledi.
Prof. Dr. Dürüşken, Spinoza okuması yaparken 2 yöntem kullanılması gerektiğini belirtti. Bunlardan birincisinin Tanrı’nın gözünden olan, zamandan aşkın yapılan okuma, ikincisinin ise bireyin gözünden sonlu yapılan okuma olduğunu söyledi.Bu iki yöntemin bir arada kullanılması gerektiğini vurguladı.
Spinoza’nın hayatının son yıllarında sıkça ölümü ve ölümün gerçekten bir son olmadığını kaleme aldığını söyleyen Prof. Dr. Dürüşken, Etika’nın son bölümlerinde bunu rahatça gözlemleyebildiğimizi ifade etti.
Prof. Dr. Dürüşken, son olarak felsefenin zorlu bir yol olduğunu ve zihni aydınlatacak bir serüven olduğunu belirtti.