AJANS ÜNİVERSİTE- Gizem ÖZTÜRK
Herhangi bir şekilde (resim, heykel, video vb. aracılığıyla) biyolojik temaların işlendiği çalışmalar yani DNA ve kromozom resimleri, heykelleri, videoları; hücre fotoğrafları, klonlanmış insanları konu alan dijital fotoğraflar, bio-art kapsamına giremiyor.
Bio-art, Türkiye’de çok yaygın değil. Çağımızın bu sanat dalını konuştuğumuz Bio-Art Sanatçısı Selin Balcı, bio-art ile buluşmasını şöyle anlattı: “Yükseköğrenim hayatıma, İÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü ile başladım. Maryland Üniversitesi’nde 3 yıllık yüksek lisans programından mezun oldum. Farklı sanat dallarını (interdisciplinary) bir araya getiren bu program, benim bilim alanında edindiğim bilgileri sanat ile birleştirmemi sağladı. Eğitim hayatım biraz uzun sürdü; ama eğer bu uzun yolculuktan geçmeseydim, şu an uyguladığım sanatı yapamazdım.”
“Sanat İçin Nasıl Kullanacaktım?”
Balcı, silindir şeklinde cam ya da plastik Petri kabının içinde yetişen mantarların farklı renklere ve formlara sahip olduklarını belirtti. Bu birbirinden farklı renkleri toplamaya başladığını ifade eden genç sanatçı, mantarlardan bir ressamın kullanabileceği çeşitlilikte renklerin elde edilebildiğini söyledi.
Balcı, bio-art sanatını nasıl uyguladığını şöyle anlattı: “Petri kaplarını alıp galerinin duvarlarına asabilirdim. Tabii ki bunu yapmam, bu alanda çalışmayan insanlar için çok ilginç olabilirdi. Fakat bilim insanları buna ne derdi? Yaptığım araştırma ve çalışmalar sonunda mikroskobik canlıları kanvas ve kâğıt üzerine uygulamayı başardım. Hâlâ farklı malzemeler kullanarak, farklı yüzeylere uygulama deneylerim devam ediyor. ‘Yupo paper’ adıyla bilinen plastik bir kâğıt üzerine deneme yaptım ve ulaştığım sonuç, bu kâğıdın yüzeyinin, bugüne kadar kullandığım bütün yüzeylerden daha iyi olduğunu gösteriyordu. Organizmalar, istediğim şekilleri ve renkleri oluşturduktan sonra doğal olarak ölüyorlar. Sonrasında, ortaya koyduğum eserlerin yüzeylerini vernik tarzı bir sprey kullanarak kaplıyorum.”
Yaptığı bio-art sanatını nasıl geliştirdiğinden söz eden Balcı, ortaya koyduğu eserlerin sağlık açısından herhangi bir soruna yol açmadığını; ayrıca bu eserleri oluştururken, sıcaklığın ve nemin belli bir sınırda olması gerektiğini vurguladı.
Dünyada Bio-Art
Dünya üzerinde bu sanat dalıyla uğraşan tanınmış isimler var. Bunlardan biri Brezilyalı yeni medya sanatçısı Eduardo Kac. Kac’ın, bu konu üzerine yazdığı ‘Sign of Life’ kitabı bulunuyor. Transgenik eserler üreten Kac, “Time Capsule” adlı çalışmasını, São Paulo’da bulunan Casa das Rosas Kültür Merkezi’nde, ilk kez 1997’de gerçekleştirdi. Islak arayüzler ve insan bünyesinin dijital belleği sorunsalına bir mikroçip nakli yoluyla yaklaştı. Çalışma, bir mikroçip nakli, yedi sepya tonlu fotoğraf, canlı televizyon yayını, web yayını, naklin interaktif telerobotik web taraması, uzak veri tabanı müdahalesi ve bir X-ray dahil olmak üzere naklin ek gösterge elemanlarından oluşuyordu. Kac, bu çalışma bağlamında “bio sanat” terimini türetti.