AJANS ÜNİVERSİTE – Alparslan ÇAKIR
Açılış konuşmasını İÜ Edebiyat Fakültesi’nde mayıs ayının başında emekli olan Prof. Dr. Abdülkadir Donuk yaptı. Donuk, Okt. Dr. Fahri Çetin Derin’in, mezun öğrencilerinin iş bulması için adeta çırpındığını ifade etti.
Tarihçi, yazar Prof. Dr. Feridun Emecen, 1974-1975 eğitim-öğretim yılında kürsü sitemini olduğunu hatırlatarak, “O zamanlar altı saat Osmanlıca dersi vardı. Osmanlıca adına Fahri Hocamız’dan çok şey öğrendik” dedi.
Dr. Zekeriya Türkmen, üniversiteye 1982’de İÜ Edebiyat-Tarih Fakültesi’nde başladığını söyledi. Derin’in, danışman hocaları olduğunu belirten Türkmen, “Çok iyi bir öğretmendi. Sadece ders vermekle kalmadı. Müşfik ve yardımseverdi, öğrencilerine burs imkânı sağlardı. Şakacı bir mizaha sahipti. Ondan çok şey öğrendik” diye konuştu.
Derin’in Amfi 7’de Osmanlıca dilbilgisi dersi verdiğini anlatan İÜ Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Arslan, “Bizimle arkadaş gibiydi. O yüzden ‘hoca’ değil, ‘Çetin Hoca’ derdik” açıklamasında bulundu.
İÜ Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Derin’in; öğrencisi olmadığını ifade ederek, 1928 doğumlu olduğu bilgisi verdi. Eraslan, Derin’in, geçmişte hatıralarını yazmasını istediklerini de belirtti.
Dr. Mustafa Küçük, Cezmi Eraslan gibi, Derin’in öğrencisi olmadığını açıkladı. “Hocamızın Osmanlıcayı çok iyi bildiğine şahidim” diyen Küçük, “Osmanlıca bilenler ki ve da gibi Türkçe eklerini doğru yazamıyor. Türkçe ve Osmanlı Türkçesi hayattan bağımsızmış gibi gösteriliyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Halil Bal da Derin’in; öğrencisi olmadığını vurgulayarak, sohbetlerine gittiğini anlattı.
“Herkesin Seviyesine İnerdi”
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Dr. Önder Bayır, “Hocamız çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. Herkesin seviyesine inerdi. Öğrencilerin maddi durumunu denetlerdi. Onlara iş bulmaya çalışırdı. Öğrencide bir yakınlık, ikbal görürse ona yardım ederdi” ifadelerini kullandı. Kendisinden yardım istendiğinde Derin’in kara kaplı defteri olduğunu söyleyen Bayır, “Hocadan yardım istendiğinde hoca referans verirdi. Birçok öğrencisine kız istemiştir ben dâhil” yorumunda bulundu. Derin’in; haberleşmeyi çok sevdiğini bildiren Bayır, bazı öğrencilerine lakaplar taktığını ve kimsenin buna alınmadığını sözlerine ekledi. “Keşke bir hatırat; Tarih Bölümü’nün Tarihçesini yazsaydı” dedi.
“Gençlerle Uğraşan, Genç Kalıyor”
Doç. Dr. Bekir Günay, Derin’in, hayatının her karesinde olduğunu belirterek, “Beni hocalığıyla teşvik eden biri. Mezun olduktan sonra, Anadolu’ya gidecekken İstanbul’da kalmamı sağladı” dedi. Derin’in çok çile çektiğinden söz eden Günay, “Hayatı sınavlarla geçti. Maaşına icra gelecek kadar… Hiçbir akrabalığımız olmamasına rağmen onun evine girmekte bile sıkıntı yaşamadık” dedi. Derin’in, yaşına göre çok genç gösterdiğini ifade eden Günay, hocasının bu konudaki “Gençlerle uğraşan, genç kalıyor” sözünü hatırlattı.
“Öğrencileri İçin Burs Bulurdu”
Dr. Murat Cebecioğlu, Derin ile 1971 Kasım’ının ilk haftasında tanıştıklarını belirterek, “Özellikle Anadolu’dan İstanbul’a gelen öğrenciler için burs bulurdu. Benim üzerimde hem abilik hem babalık hakkı vardır” dedi. Cebecioğlu, hocasının hiç evladı olmadığını anlatarak, “Onun evlatları öğrencileriydi. Çok değerli kitapları ve makaleleri vardı. Hocamız işte bu yüzden müsterih olacaktır” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
“Hocaların Hocasıydı”
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, “Önce insan, sonra ilim adamıydı. Gerçekten büyük bir örnekti, hocaların hocasıydı. Tarih öğretmenlerinin sembol ismiydi. Önce insan olmanın akademik kariyer yapmaktan daha önemli olduğunu gösterdi” sözlerini kullandı. Kürsüye çıkan herkesin, Derin’in yardımseverliğinden bahsettiğinin altını çizen Budak, “Ondan öğrenilecek tek şey insanlığıdır” yorumunu yaptı.
Yrd. Doç. Dr. Suat Zeyrek, Derin’in hiç kızdığına ve sinirlendiğine şahit olmadığından bahsederek, şunları söyledi: “Öğrencilerini ismen tanırdı. Çok sıkıntılı bir aile hayatı geçirdi”
Son konuşmayı yapan Prof. Dr. İlhan Şahin, “Çetin Hocamızın bize yüklediği en önemli vazife bize Osmanlıca öğretmek için Osmanlıca metinler vermesiydi. İyi bir kurumsal hafızaya sahipti” hatırlatmasında bulundu. Şahin, “Böylesine anlamlı bir toplantıyı düşündüğünüz için hepinize teşekkür ediyorum. İnşallah hocamızla ahiret hayatında birleşiriz” diyerek sözlerini noktaladı.
