Serin Mevsimin Huzurlu Yeri: Kapadokya

AJANS ÜNİVERSİTE- Burcu GÜLER

Fotoğraf- Esra MUTLU

Günümüzdeki “Kapadokya”nın adı, eski yazıtlarda “Katpatuka” olarak geçiyor. Katpatuka’nın anlamı ise “Güzel atlar ülkesi”, “İyi at yetiştirilen ülke”. Kapadokya dendiğinde herkesin aklına Ürgüp ya da Göreme gelse de gerçek Kapadokya aslında buralarla sınırlı değil. Kapadokya; Nevşehir ilçesi merkezde olmak üzere Aksaray, Niğde ve Kayseri illerinin bazı bölümlerini içine alıyor. Eski zamanlarda Kapadokya bölgesinde Hititler yaşamışken daha sonradan Frig Krallığı, Kimmerler, Med İmparatorluğu, Perslerin yaşadığı biliniyor. İ.Ö. 17’de Romalıların eline geçen Kapadokya’da yaşayan halk, vergi toplamaya gelen Romalılardan gizlenmek için kayaları oymuşlar. 1074 yılında ise Kapadokya, Selçuklu ardından son olarak Osmanlı yönetimine geçmiş.

İlk Hisler Huzur ve Sessizlik

Nevşehir iline varmak için bindiğiniz uçaktan indiğinizde dikkatinizi çeken ilk nokta uçsuz bucaksız bir düzlükte büyük ve hareketli havalimanı aksine küçük ve sessiz bir havalimanı görülüyor. Mevsim dönemlerinden Sonbahara girilen zamanlarda önceki haftalara kadar turist yoğunluğunun olmadığını söylüyor havalimanı dışında uçaktan inenleri otellerine ulaştırmak için bekleyen servis şoförleri. Sıcak ve misafirperver karşılama yapan servis şoförleri turistlerle yarı Türkçe yarı İngilizce konuşarak anlaşmaya çalıştıklarını gördükçe samimi ve eğlenceli bir hava ortama ekleniyor. Transfer için servis kullanmayanların Nevşehir’in Gülşehir ilçesine bağlı Tuzköy’de bulunan havalimanından, merkeze ulaşması için taksiler ve araçlar bulunuyor. Nevşehir merkezine, Uçhisar ve Göreme’ye giden servise bindiğiniz andan itibaren yol boyunca yer yer iki katı geçmeyen evler, yolların etrafında bulunan kayacıklarla dolu sakin bir yolculuk geçiriyorsunuz.

Nevşehir ilçesine bağlı Göreme’de bulunan milli park, Ürgüp ve Avanos’a yakın mesafede yer alması açısından turistlerin konaklama alanı olarak seçtikleri yerler arasında. Ayrıca otel sayısı da oldukça fazla. Merkezde bulunan otogardan çevre illere otobüs bulabilirken, aynı alanda Nevşehir’e giden minibüsler de bulunuyor. Avanos ve Ürgüp’e buradan gitmek için ayrı duraklar da var. Otogar ve durakların olduğu yerden çıktığınız zaman, Müze Caddesi boyunca restaurant, kahvehane ve hediyelik eşya dükkânları karşınıza sıralanıyor. Küçük, dar ve yokuşlu sokaklardan geçerken yan yana sıralanmış otelleri görüyorsunuz. Sokaklar birbirine benzediği için her yere hotellerle ilgili konulan numaralı tabelalar otelinizi bulmanıza yardımcı oluyor.

Müze Caddesi’nin sonunda sağı gösteren “Göreme Milli Parkı” tabelasını görüyorsunuz. Yaklaşık 15- 20 dakikalık kısa bir yürüyüşten sonra Milli parka varılabiliyor. Müzekarta sahipseniz girişler ücretsiz. Ayrıca sesli rehber de temin edebiliyorsunuz. Milli park içinde Anadolu’da yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların tüf kayaları oyarak oluşturdukları kilise ve manastırlar bulunuyor. Aynı zamanda burada bulunan kiliseler “Kaya Kilise” olarak adlandırılıyor. Kaya kiliseler içinde fotoğraf çekmek maalesef mümkün değil. Ziyaretçiler, gördükleri freskleri sadece hafızalarında tutabiliyorlar. Parkın girişinde sol tarafta yer alan Kızlar ve Erkekler Manastırı ziyarete açık değil. Girişte ayrıca Aziz Basil Şapeli bulunurken sırasıyla; Elmalı Kilise, Aziz Barbara Şapeli, Çarıklı Kilisesi, Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilisesi-Azize Katherine Şapeli ve Karanlık Kilise yer alıyor. Kilise ve şapellerin büyük bir bölümünün freskleri silinse de girişlerde yer alan orijinal fotoğraflara bakarak fresklerin hikâyelerini anlamak mümkün. Milli park içindeki ek ücretli olan tek kilise ise Karanlık Kilise. İçinde yer alan küçük bir pencereden az ışık aldığı için bu ismi verilen kilisede freskler daha canlı gözüküyor. Milli park’ın hemen dışında yer alan ve en son ziyaret edilen bölgenin bilinen en büyük kaya kilisesi olan Tokalı Kilisesi ise fresklerin en iyi korunmuş olduğu kiliselerden. Kiliselerdeki fresklerde genel olarak İsa’nın çarmıha girilişi, göğe yükselmesi, Meryem ve Çocuk İsa sahneleri ile Aziz ve Azizelerin tasvirleri yer alıyor. Göreme Milli Parktan çıkıp merkeze doğru yürüyüş yaparken yolun sağ tarafında çanak çömlek yapım atölyesi bulunurken sol tarafında yokuş ve engebeli yolu aşarak görebildiğiniz insan yüzünü andıran Saklı Kilise yer alıyor.

Göreme’den Nevşehir’e gitmek için bindiğiniz minibüsten Uçhisar’da inip burada Uçhisar beldesini ve Göreme vadisinin her yerini görebildiğiniz 60 metre yüksekliğindeki Uçhisar Kalesine çıkabilirsiniz. Girişte cüzi bir miktar ödeyip, kale ile ilgili bilgilerin yer aldığı panoları okuduktan sonra yerleştirilen demir merdivenleri çıkarak en tepeye ulaşıyorsunuz. Sessizliğin hükmettiği ve sadece güneş ışıklarının oyunlar oynayarak kimi gölgede kimi aydınlıkta kalan yerleri izleyerek vadinin oluşum şeklini daha iyi görebiliyorsunuz. Kaleden indikten sonra hemen önünde bulunan sokaklarda dükkanlardan hediyelik eşyalar alabiliyorsunuz.

Yer Altı Şehirlerinin Büyüsü

Kapadokya bölgesinin en çok ziyaret edilen noktalarından birisi de yer altı şehirleri. Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak, Mazı, Özlüce, Tatlarin, Acıgöl ve Saratlı olmak üzere 8 tane yer altı şehri var. Gizli girişlerin olduğu bu mekânlar her türlü ihtiyaca cevap verebilecek şekilde oluşturulmuş. Yer altı şehirlerinin genelinde ahırlar, ambar, mezarlar, kilise, tünellerin kapatılması için kullanılan kapı taşları, havalandırma tünelleri, mutfak alanları, yemek odaları, oturma odaları bulunuyor. Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı şehirleri daha çok ziyaret edilen yerler. Nevşehir merkezden geçen Kaymaklı-Derinkuyu minibüslerine binerek buralara ulaşabilirsiniz.

Kaymaklı yer altı şehri dört katı açılmışken Derinkuyu yer altı şehrinin 8 katı açık. Kaymaklı yer altı şehrinin girişinde bilgilendirici bir tabela var ama isterseniz bir rehber eşliğinde de gezebilirsiniz. Girişten itibaren oyulmuş, boşluklu kayalar dikkatinizi çekiyor. Kimi zaman basamaklardan kimi zaman da tümseklerden geçerek yer altı şehrinin içine doğru ilerlerken ortamın serinlediğini ama havalandırma bacaları sayesinde oksijenin yeterli düzeyde olduğunu anlıyorsunuz. Ziyaret edenleri en çok zorlayan kısım belki de dar ve küçük tünellerden geçilmesi. Bu tüneller alanları birbirine bağlıyor. Ayrıca gezme esnasında ziyaretçilerin yönlerini kaybetmemesi için kırmızı oklar gidişi gösterirken mavi oklar çıkışı gösteriyor. Yer altı şehrinde dikkat çeken diğer bir nokta ise istilalardan korunmak için bir nevi kilit işlevi gören kilit taşı.

Avanos, Paşabağlar, Zelve, Ürgüp…

Çanak-çömlek sanatının yeri olarak bilinen Avanos, Çavuşin Kilisesi, diğer adı “Keşişler Vadisi” olan Paşabağı- Zelve ören yeri, Ürgüp, eski Rum evlerinin bulunduğu Mustafapaşa kasabası, dünyanın 2. büyük kanyonu olan Ihlara Vadisi ve Selime Kapadokya’yı gezenlerin mutlaka görülmesi gereken yerler.

Kapadokya bölgesi herkesin Türkiye’de görmesi gereken yerlerin başında yer alıyor. Kapadokyadan ayrılmadan önce güneşin doğuşunu ve batışını izleyebildiğiniz Sun Set Point’e (Aydınlı Kırağı) çıkıp, Kapadokya’nın her yerini izlemek için Göreme vadisinde yapılan balon uçuşlarını görüp, sıcak hava balonlarının ve güneşin yükselişini fotoğraflayabilirsiniz. İşte o zaman bir mirasa baktığınızı anlayacaksınız.

Kapadokya Peri Bacaları Nasıl Oluştu?

Yeryüzünün şekillenmeye başladığı 3. Jeolojik zamanda iç deniz görünümünde olan Orta Anadolu Platosu zamanla güneyde Toros sıradağlarının kırılıp yükselmesiyle kesintili volkanik bir zincir grubu oluşturmuş. Bunlar: Erciyes Dağı, Dede Dağı, Melendiz Dağı, Büyük Hasan ve Küçük Hasan Dağı. Faaliyete geçen bu volkanların defalarca püskürmelerinden dolayı Orta Anadolu Platosunda üst üste lav ve küller birikti. Volkanik katmanların oluşturduğu kül, kum taşı, bazalt gibi mineraller zamanla bölgedeki nehir, göl, sel suları ve rüzgâr etkisiyle aşınarak ya da erozyonla birikerek Kapadokya’ya özgü doğa şekilleri meydana geldi. Bu aşınmalardan farklı etkilenenler ise İlginç Kanyonları ve “Peri Bacalarını” oluşturdu.