Küresel Isınma Dünyanın Tüm Ekolojisini Bozuyor

AJANS ÜNİVERSİTE- Esra MUTLU
Fotoğraf: Sümeyye Yaman

Ekolojik dengenin doğal ve beşerîetkilerle değişmesi olarak tanımlanan küresel ısınma, dengesiz iklim şartlarını beraberinde getiriyor. 5 Haziran 1972 tarihinde yapılan dünyanın ilk çevre zirvesinden bu yana gerçekleştirilen görüşmelerde, dünyamızı ve insanlığı tehdit eden küresel ısınmaya bağlı tehlikeler konuşuluyor.

BM tarafından 2014 Mart ayında yayımlananraporda, küresel ısınmaya bağlı olarak artan sıcaklıkların sağlığımızı, evlerimizi, gıdamızı ve güvenliğimizi tehdit edeceği yer alıyor. Ayrıca kaygı duyulan alanın gıda güvenliği olduğu; mısır, pirinç ve buğday üretiminin 2050’ye kadar olumsuz etkileneceği ve o zamana dek 9 milyara ulaşacağı öngörülendünya nüfusununartan gıda talebinin de sorun yaratacağı tahmin ediliyor.

Küresel ısınmanın, bir diğer adıyla küresel iklim değişikliğinin nedenlerine, sonuçlarına ve ileride buna bağlı olarak karşılaşabileceğimiz tehlikelere dair bilgiİÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Fiziki CoğrafyaAna Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, iklim değişikliğinin iki nedenden kaynaklandığını belirtti. Birinci nedenin doğal sebeplere bağlı olarak yaşanan gelişmeler, ikinci nedenin ise beşeri etkilerle oluşan süreçler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gönençgil,“Güneşten gelen enerjideki değişimler, dünyanın hareketleri, eksen eğikliğindeki değişiklikler, yüzey değişiklikleri,küresel ısınmaya etkisi olan doğal nedenlerdir. Sanayi devriminden itibaren yaşanan süreçte artan nüfus ve kaynakların aşırı tüketilmesi, fosillerin ve yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkan durumlar ise beşerî nedenlerdir.” dedi.

“İklim Değişikliği Doğal Bir Süreç”
Yeryüzünde görüleniklim değişikliğinin temelde doğal bir süreç olduğunu fakat beşerîetmenlerden etkilenerek sorun hâline geldiğini söyleyen Prof. Dr. Gönençgil, bizi bekleyen en büyük tehlikenin, çevre sorunları ve buna bağlı olarak susuzluk olduğunun altını çizdi. Dünya geneli için geçerli olan,çevre sorunları başlığı altında sayabileceğimiztoprak kaybı, erozyon, tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, kontrolsüz ve aşırı nüfus artışı ve bununlabirliktegelen kentleşme sorunlarının da tehlikeli olduğunu belirten Prof. Dr. Gönençgil, Türkiye bazında şunları söyledi: “Türkiye, özellikle tarımsal ürünleri kendine yetebilen yedi ülkeden biriydi. Ancak uygulanan çeşitli politikalarla, yaşanan değişimlerle bu durum değişti. Yıldan yıla tarımsal ürünler açısından önemli yıllık ürün değişiklikleri yaşanıyor. Bu da fiyatlara yansıyor. Bualanda,aşırı yağışların, sellerin, kentleşmenin, iklim değişikliğinin etkisi büyük. Bunun dışında su kaynakları ile nüfusun toplandığı alanlar dengesiz bir yapı içerisinde. Bunlar da bizi çevresel tehlikelere doğru götürüyor.”

“Su ile İlgili Kamuoyu Bilgilendirilmeli”
Yağış yetersizliğinindevam etmesi hâlinde yaşanacak sıkıntılardan birinin de susuzluk olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gönençgil, “Ciddi bir susuzluk tehlikesine karşı önlem almamız gerekiyor. Suyun dikkatli kullanılmasını sağlayacakbilgiler kamuoyuyla paylaşılmalı. Bu hemen yarınyaşanacak bir tehlike anlamında olmasa bile, susuzluğun önümüzdeki dönemde önemli bir tehlike olabileceği unutulmamalı. Bununla beraber kaynakların doğru kullanılması ve sürdürebilir bir yaşam için dengeli ve düzenli bir nüfus dağılışı da gerekiyor.” dedi.

Prof. Dr. Barbaros Gönençgil (1)

Küresel ısınmaya karşı bireylere düşen görevlerin ilk çevre zirvesinden beri konuşulduğunu fakat asıl önemli olanın, görevleri uygulamak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gönençgil, “Hepimizin yapabileceği bir şeyler var. Bunlardan bir tanesi,ihtiyacımız kadar tüketmektir. Bir tanesi de kaynakları kirletmemektir. Çünkü kaynakları kirlettikten sonra temizlemek, temiz tutmaktan çok daha yüksek maliyet demektir. Bugün 7 milyarı geçen dünya nüfusunun gerektiği gibisağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşayabilmesive bunun için ihtiyaç duyulan yaşam koşullarının temin edilmesi gerekiyor. En önemlisi de ihtiyaçlarımızı iyi tespit etmek ve ona göre tüketmektir.”şeklinde konuştu.

“Sağlıklı Bir Çevre Herkesin Hakkı”
Görevleri yerine getirirken, devlet ve bireylerin ortak bir şekilde çalışması gerektiğini, anayasamızın 56. maddesi ile açıklayan Prof. Dr. Gönençgil, “Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı vardır. Bu hakkı bizler sağlayacağız. Eğer bir hak varsa aynı zamanda yükümlülük de vardır. Bu, anayasamızda da belirtilen bir husustur. Haklarımızı savunmanın yanında, sağlıklı ve dengeli bir çevre için yükümlülüklerimizi de yerine getirmekzorundayız.” diyerek,çevre eğitiminin ve alışkanlıkları değiştirmenin de önlem almak adına önemli olduğunu belirtti.

elif (4)

elif (8)

fatih kozan (2)