AJANS ÜNİVERSİTE
Anadolu topraklarında doğan çocuklara hikaye beğendirmek oldukça zordur. Nasıl kolay olsun ki. İnsanlık tarihinin tortuları bu toprakların her bir zerresine işlemiş bir kere. O tortular arasından süzülen hikâyeler ise “Anadolu’nun Konuşan Mekânları” tarafından bu coğrafyadaki her çocuğun kulaklarında yankılanır.
Tortuların arasında kanla yazılmış sayısız tarih sayfası bulunabileceği gibi, taşların üzerine kazınmış sayısız hikaye de bulabilirsiniz. Nasıl olursa olsun her köşesinden tutku, ihtiras, hırs ve azim akar bu toprakların. Her bölgesinde her köşesinde farklı bir mekân derin hikâyesini kulaklara fısıldar.
Bir Anadolu insanı olarak konuşan mekânları anlatmaya başlarken, Anadolulu oluşuma yakışanın da bu olduğunu düşünerek bir aşk hikâyesiyle başlamayı uygun gördüm. Aksini yapmak hata olurdu. Zira aşkın önüne hiçbir şey geçemez. Troialı Paris’te aynen böyle düşündü. Herkes bu hikayeyi Homeros’un “İlyada” ve “Odysseia” destanlarından bilir. Tanrıça Eris toplantıya o altın elmayı göndermeseydi, Paris Afrodit’in vaatlerine kanmasaydı ve aşık olduğu Helen’i kaçırmasaydı o ünlü Troia Savaşı da olmayacaktı. Bu hikayeyi yüzyıllar sonra Çanakkale’de ilk kazmayı vurarak arkeolog Heinrich Schliemann aydınlattı. Yapılan diğer kazılardan sonra ise Troia’nın bugün gördüğümüz halinin açığa çıktığı çalışmalar ise M. Korfmann tarafından yapıldı. Çanakkale Boğazı’nın güney sahilinde Küçük Asya’nın kuzey batısında Troas Bölgesi’nde Hisarlık Tepesi’ndeki bu kent dokuz kez yıkılıp yeniden kuruldu.
Sümela Rüyası
Karadeniz’deki mekanlardan biri ise bir rüyayı anlatır. Atinalı Barnabas ile Sophronios dindar iki keşiştir. Aynı rüyayı görerek çıktıkları yolda Trabzon’da karşılaşırlar ve birbirlerine rüyalarını anlatırlar. Rüyada İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’nın yaptığı üç Panagia ikonundan biri olan ve bebek İsa’yı Meryem’in kollarında tasvir eden ikonun bulunduğu yer Maçka’nın (Trabzon) Altındere köyündeki Karatepe’deki (Mela) sarplık alandır. Orada kilisenin temellerini atarlar. Rumca adı Panagia olan Altındere Vadisi’nin batı yamacında yer alır. Deniz seviyesinden 1.150 metre yükseklikteki bu yapının adı ise Panagia Sumela veya Theotokas Sumela’dır. Halk ise “Meryem Ana Manastırı” olarak anıyor. Sümela’nın ilk kuruluşu ile manastıra dönüştürülmesi arasında ise yaklaşık bin yıllık bir zaman dilimi olduğu varsayılıyor. Trabzon İmparatoru III. Aleksion’un (1349-1390) Sümela’daki sfenkslerde sıkça görülmesi onun manastırın yapımında ve onarımında rolü olduğunu işaret ediyor.
İslam Mitolojisinin Kalbi: Balıklıgöl
İslam mitolojisinin kalbi ise Şanlıurfa’nın şehir merkezindeki iki gölde atar. “Balıklıgöl” olarak da bilinen Aynzeliha ve Halil-ür Rahman Gölleri İslam mitolojisinin hikâyelerini haykırırlar. İbrahim Peygamber, dönemin hükümdarlarından Nemrut’un devrinde tek tanrı fikrini savunanların temsilcisidir. Nemrut, İbrahim Peygamberi öldürmek için Urfa Kalesi’nin bulunduğu tepeden aşağıda yanan ateşin üstüne atar. Tanrı ise aşağıdak yanan ateşe şu emri verir: “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selamet ol!”. Ateş anında suya, odunları balığa dönüşür. İbrahim’in düştüğü yer Halil-ür Rahman Gölü’dür. İslam öncesini anlatan bu mitoloji devamında ise aşkı içinde barındırır. Nemrut’un kızı Zeliha, İbrahim’e inananların başında geliyordu. İbrahim ateşe atılınca o da kendisini onun peşinden ateşe atar. İbrahim’e “Selamet” vermek için suya dönüşen ateş Zeliha’yı da gözetir. Onu düştüğü yer de Aynzeliha Gölü’ne dönüşür.
Pegasos’un Diyarı: Tlos
Mitolojinin uçan atı Pegasos’un öyküsü Lykia Birliği’nin altı büyük kentinden biri olan Tlos’da (Fethiye) hikâyesini anlatır. Tlos, mitolojik kahraman kanatlı atın hakimi Bellerophontes’in de yaşadığı kent olarak biliniyor. Bellerophontes’in öyküsünün bir bölümünü yine Homeros’un destanlarından öğreniyoruz. Hikaye son derece yakışıklı olan Bellerophontes’in kendine aşık olan Argos Kralı Proitos’un karısı Anteia’yı reddetmesiyle başlar. Reddedilen Anteia, kocasına Bellerophontes’in tecavüz etmeye çalıştığını anlatarak kendisinden onu öldürmesini ister. Hikayenin sonraki eklerinde ise Bellerophontes’in atının sırtında Tanrıların dağı Olympos’a yükselme istediği anlatılır; Zeus ise kızıp onu aşağı atar. Yapılan kazılar ise Tlos’un, Lykia bölgesindeki en eski kentlerden biri olduğunu, kuruluşunun İÖ 2000’lere dayandığını söylüyor.
Kaynak: Doğancan ÇELİK (Atlas Dergisi Özel Koleksiyon 2014; Anadolu’nun Gizemleri: Mumyalar, Kehanetler, Efsaneler.)