AJANS ÜNİVERSİTE-Begüm ERGİNBAY
“Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği”nin 8. maddesine göre karşılaştırmalı reklamlar ancak aldatıcı ve yanıltıcı olmaması, haksız rekabete yol açmaması, nesnel, ölçülebilir, rakiplerini kötülememesi gibikoşullar altında yapılabilir. Karşılaştırmalı reklamlarda, rakiplere ait isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadeler ile ticaret unvanı veya işletme adlarına,belirtilen hükümlere uygun olması koşuluyla yer verilebilir.
Yurtdışında çeşitli örneklerini gördüğümüz bu uygulamanın Türkiye’deki reklam sektörünü nasıl etkileyebileceğini İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Özlem Kalan anlattı.
Rakip ürünün reklamda nasıl eleştirildiği, tüketiciye nasıl gösterildiğinin önemli olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Kalan bunun da reklamda etik konusuna girdiğini söyledi.
“Haksızlık Söz Konusu”
Yrd. Doç. Dr. Kalan, tüketici, iki markadan birinin üstün tutulduğu, diğerinin eleştirildiği reklamı izledikten sonra eğer eleştirilen markanın reklamı da tüketiciye ulaşmazsa haksızlığın söz konusu olacağına işaret etti. Bunun tüketici açısından aldatıcılık taşıyabileceğine değinen Yrd. Doç. Dr. Kalan şunları da ekledi: “Aldatma veya hakaretiçin para cezası verilebilir ama sonuçta reklam yayınlanmış ve o etki yaratılmış dolayısıyla tüketici bundan dolayı zarara uğramış olacak.”
“Eskiden reklam, karşı ürünün ambalajını çağrıştırdığında,tüketici onun hangi rakibi eleştirdiğini, neyi karşılaştırdığını anlayabiliyordu” diyen Yrd. Doç. Dr. Kalan artık böyle bir durumun karşılıklı savaş haline döneceğini anlattı. Yrd. Doç. Dr. Kalan, “Doğrudan marka ismiyle saldırdığınızda cevap verme hakkını doğurduğu için bir karmaşaya sebep olur” diyerek bu konudaki düşüncelerini ifade etti.
“Doğru bilgi aktarmak adınaiyi olabilir ama bu, uygulamanın denetlenmesine ya da markaların kendi özdenetimine bağlı” diyen Yrd. Doç. Dr. Kalanküresel markaların karşısında yerel markaların zayıflamasına neden olabileceğini dile getirdi.