AJANS ÜNİVERSİTE – Fatma ÇELİK
Denizel alanda çeşitli sebeplerle dolan deniz tabanından, çeşitli ekipmanlar yardımı ile çıkartılan malzemeye “tarama malzemesi”, bu malzemelerin uygun alanlara dökülmesi faaliyetine ise “dökü” ya da “bertaraf” deniliyor.
İÜ Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahsen Yüksek, şimdiye kadar taranan malzemenin özelliği ve denizdeki ortamın özellikleri dikkate alınmadan yapılan faaliyetler olduğunu belirtti. Bu faaliyetler sonucunda denizlerimize uygun olmayan dökü malzemesi boşaltıldığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Yüksek, bu sebeple denizde yaşayan canlılara veya habitatlara zarar verildiğini kaydetti.
Atık Değil Hammadde
Yrd. Doç. Dr. Yüksek, denizlerimizin durumunun araştırılarak hangi alanlara dökü yapılıp, hangi alanların koruma altına alınması gerektiğini DİPTAR Projesi ile belirlediklerini ve denizlerde yapılacak tarama faaliyetleri için ihtiyaç listesi oluşturduklarını belirtti. Bu proje ile denize dökülecek atıkların belirlenen kriterlere göre, sistemli bir şekilde dökülmesi için gerekli mevzuatın bakanlıkça hazırlandığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yüksek, “Dünyada artık denizden taranan malzemeye atık madde değil, hammadde olarak bakılıyor. Eğer uygun koşullarda ayrıştırılırsa denizlerden taranan malzemeler ve kum; inşaat, yol, kıyı doldurma, plaj yapımında kullanılarak değerlendirilebilir. Bu projenin diğer bir ayağı ise denizlere ne tür malzemelerin hangi koşullarda dökülebileceğini belirlemekti. İstanbul Üniversitesi olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konu ile ilgili hazırladığı mevzuata bilimsel olarak destek verdik. Pek çok kurum ve kuruluş bu projeye ilgi gösterdi. ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) projenin Akdeniz ve Ege ayağını yürüttü, İÜ olarak bizler de Marmara ve Karadeniz ayağında görev aldık. TÜBİTAK ise DİPTAR Projesi’nin hem koordinasyonunu sağlamada hem de projenin karasal alandaki işleme ve uygulamasında çalıştı” şeklinde bilgiler verdi.
Yrd. Doç. Dr. Yüksek, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanacak olan mevzuata sağladıkları katkı sayesinde bundan sonra yapılacak olan her tarama faaliyetinin içine dâhil edileceği bir veri tabanı oluşturulduğunu ifade etti. Mevzuatın yasalaşması durumunda denizlerimize, belirlenen kriterlere uygun olmayan malzemelerin dökülmesi halinde cezai yaptırım uygulanacağını ve bu sayede denizlerin korunacağını belirten Yrd. Doç. Dr. Yüksek, Çınarcık Çukuru olarak bilinen bölgeye zamanında yapılmış yanlış dökü sonucu oluşan deniz heyelanlarının o bölgedeki canlı yaşamını bitirdiğini ve deniz heyelanlarına sebep olduğunu ifade etti. DİP-TAR Projesi sayesinde bu tür yanlış uygulamaların büyük ölçüde önüne geçileceğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Yüksek, böylelikle denizlerin koruma altına alınacağını dile getirdi.
1 TL Karşılığında Alınan Araştırma Gemisi
İstanbul Üniversitesi’ne ait olan araştırma gemisi Alemdar-II hakkında bilgiler veren Yrd. Doç. Dr. Yüksek, “İÜ olarak dış kaynaklı projelere önem veriyoruz. Çünkü bu projeler hem öğrencilerimizin birer bilim insanı olarak yetişmesinde hem de mevcut bilim insanlarının gelişmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bilimsel yayınlara ihtiyacımız var, bu proje bize çok büyük bir data oluşturma imkanı verdi. Bugüne kadar yapılmış olan tüm deniz araştırmalarının verileri de değerlendirildi” ifadelerini kullandı.
İÜ’nün Türkiye’deki en büyük araştırma gemisine sahip olduğuna değinen Yrd. Doç. Dr. Yüksek, “Bu gemiyi Ulaştırma Bakanlığı’ndan hurdaya gönderilecekken 1TL karşılığında aldık. Alt yapısını iyileştirdik, şu anda denize en dayanıklı araştırma gemilerinden bir tanesi olarak aynı anda hem ziksel, hem kimyasal, he de biyolojik oşinografi bölümlerinin çalışmalar yapabildiği genişlikte bir araştırma gemisi haline getirildi” şeklinde bilgiler verdi.
Denizlerimize İhtiyacımız Var
Türkiye’nin çevre konusunda, üye olmamasına rağmen Avrupa Birliği’nin pek çok protokolünü uyguladığını belirten Yrd. Doç. Dr. Yüksek, alıcı ortam olan denizlere atılan malzemelerin, bağlanan kanalizasyonların, iyi depolanmadığı için yağış ve rüzgârlarla taşınan çöplerin denizlerdeki oksijeni azaltarak canlı yaşamını tehdit ettiğini ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Yüksek, “Tarım alanlarımızı korumamız gerektiği bilincine nasıl ulaştıysak aynı şekilde deniz rezervlerimizi korumamız gerektiği bilincine de ulaşmalıyız. Çünkü denizlerimize ve içlerinde yaşayan canlılara ihtiyacımız var. Haliç buna en güzel örnektir. Yapılan rehabilitasyon çalışmaları sonucunda; bir zamanlar karasal ve denizel yaşama olanak sağlamayan Haliç, günümüzde İstanbul’un en güzide yerlerinden biri haline geldi” şeklinde konuştu.