İTEF 5.yaşında ‘Şehir ve Oyun’ temasıyla 5 şehirde

AJANS ÜNİVERSİTE- Burcu Güler

Fotoğraf-Elif Yaşar

 

2009 yılından beri düzenlenen ve bu yıl 5.yaşını kutlayan İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali(İTEF) 30 Ekim-10 Kasım tarihleri arasında İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurum’da gerçekleştirilecek.

İTEF, ‘Şehir ve Oyun’ teması kapsamında Türk ve yabancı yazarlar eşliğinde düzenleyeceği okuma etkinlikleri, söyleşileri ve panelleri Fransız Kültür Merkezi, Aziz Kedi Kitabevi ve Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi gibi birçok mekânda ücretsiz olarak düzenleniyor. Festival kapsamında ayrıca, ünlü yazar Albert Miguel beş şehirde sevenleriyle buluşuyor.
30 Ekim’de Avusturya Kültür Ofisi’nde açılışı yapılan Edebiyat Festivali’nin 2.gününde Aziz Kedi Kitabevi’nde Türkiye’nin fantastik, bilimkurgu ve korku üreticilerinin bir araya gelerek oluşturdukları Fabisad’ın düzenlediği ‘Oyun ve Sinema’ adlı söyleşi Kutlukhan Kutlu, Doğu Yücel, Hasan Çolakoğlu ve Can Evrenol’un katılımıyla gerçekleşti.

“SİNEMA-OYUN ETKİLEŞİMİ LUMİERE KARDEŞLERLE BAŞLADI”
Oyun ve sinema arasındaki ilişkinin ele alındığı söyleşide yazar Doğu Yücel, sinemanın doğuşundan itibaren sinema ve oyun arasındaki ilişkinin Lumiere Kardeşler’in yaptığı 10 kısa filmle başladığını ve bu filmlerin çoğunda oyunun tema olarak alındığını belirten Yücel, “ Bu 10 film aynı anda gösterime sunuldu. Trenin gara girdiğini gösteren kısa film dışında diğer filmlerde hep oyun teması vardı.’dedi.
Sinema yazarı Kutlukhan Kutlu, oyunların yavaş yavaş filmlere konu olmaya başladıklarından sonra oyun senaryolarının zamanla değiştiğini ve yönetmenin öykü yazarı haline geldiğini belirtti. Ayrıca günümüzde oyunlarında hikâye anlatma potansiyelinin tamamen gerçekleşmiş olduğunu ve filmler kadar etkileyici hikâye anlatabildiklerini sözlerine ekledi.
Reklam filmi yönetmeni olan Can Evrenol ise 16 yaşına kadar hayatının sinema ve bilgisayar oyunundan oluştuğunu, eskiden bilgisayar oyunlarına hayranlık duymasının sebebini, işlenen yapay zekâ konusuna ve 80’lerin bilimkurgu filmlerindeki havanın yansıtılmasına bağladı. Sinema ve oyun arasındaki ilişkiyi değerlendiren Evrenol, “Sinema zaten çok eski bir sanat olduğu için, emekleme dönemindeki bilgisayar oyunları ve çizgi roman gibi mecraların, sinemaya doğru yöneldiğini ve geçiş döneminde olduğunu düşünüyorum. Buradaki esas konu ise herkes bu emekleme döneminin nerede olduğunu ve hangi yöne doğru gideceğini merak ediyor.” dedi.
10 yıldır video oyun sektöründe çalışan ve sektörün önemli isimlerden biri olan Hasan Çolakoğlu, “Sinema 100 yıllık bir sanat, televizyon ise yaklaşık 50- 60 yıllık. Bu mecralar, özellikle bilgisayarların eve girme sürecine kadar, insanların hikâyeyi anlamalarını geriye yaslanarak yaptırırken bilgisayarların yaygınlaşmasıyla birlikte bu durum tersine döndü.” diyerek hikâyeyi anlamanın artık geriye yaslanarak değil de öne doğru, hikâyenin içerisine girerek ve onun bir parçası olarak gerçekleştiğini belirtti.

RECEP İVEDİK FİLMİNDEKİ: ‘NABER SÜPER MARİO’
Oyunlarında, sinemayı etkilediğine değinen Yücel ‘En son Dünya Savaşı Z filmini izledim. Sanki karşımda bilgisayar oyunu vardı. Filmdeki zombilerden kaçış, hastane ve zombilerin İsrail’e saldırma bölümleri sanki bunların hepsi birer oyun seviyesi idi. Böyle filmler olunca sinemada doğallık ortadan kalkıyor ve yerini oyun mantığına bırakıyor.’diye ekledi.
Kutlu ‘Hitman,Resident Evil’ gibi filmlerin oyundan sinemaya uyarlanan iyi filmler arasında sayılabileceğini söylerken, Çolakoğlu video oyunu olan ‘Warcraft’ın beyazperde uyarlanmasının heyecanla beklenen bir proje olduğunu belirtti.
Türk sinemasının oyunla olan etkileşimi sorusuna pek bir şey söyleyemeyeceğini belirten Çolakoğlu, sinema ve oyunla ilgili gördüğü en büyük etkileşime ‘Recep İvedik filminde izlediğim göbekli adama söylenen Naber süper mario’dur.’ diyerek esprili bir şekilde cevap verdi. Kutlu ve Evrenol da Çolakoğlu ile aynı görüşü paylaştıklarını oyun ve sinema arasındaki etkileşime ana akımda rastlamadıklarını ama bazı kısa filmlerde gördüklerini belirttiler.