İstanbul’un Tılsımlı Sütunları Gizemlerini Koruyorlar

AJANS ÜNİVERSİTE- Elif KARAKOÇ

Fotoğraf: Efe SÖNMEZ

Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı gibi tarihte hatırı sayılır izler bırakan medeniyetlere başkentlik yapan İstanbul, günümüze dek ulaşan tarihî yapısıylabirçok mitolojik ve hayalî unsurları içinde barındırmaktadır. Bu yapıların en dikkat çekici olanları ise şehrin yedi tepesine inşa edilmiş tılsımlı sütunlardır.

İnşa edildikleri dönemlerde, tılsımlı sütunların şehirde yaşayan insanları korumak, mutlu bir hayat sürmelerine vesile olmak, aynı zamanda da bolluk ve bereket içerisinde yaşamalarını sağlamak gibi işlevleri olduğuna inanılıyordu. İstanbul’un fethinden sonra şehrin dinî yapısının değişmesiyle birlikteMüslüman halk tarafından “hurafe anıtları” olarak görülen, restoreedilmeyen ve pek çoğu da yıkılan bu sütunlar, tarih boyunca İstanbul efsanelerinin en önemli unsurlarından biri oldular. Bugüne ulaşabildikleri şekilde ayakta kalmayı başaran tılsımlı sütunlar,eski İstanbul’un izlerini taşımaya devam ediyorlar.

“Tılsımlı Sütunlar Pagan Tanrıların Yeryüzündeki İfadesidir”

İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim DalıTürk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Aslan, tılsımlı sütunların paganizm inanışına göretanrıdan yardım dilemek amacıyla tanrıya adanan yapılar olarak inşa edildiklerinisöyledi.Doç. Dr. Aslan, İstanbul’un tarihine bakıldığında,tılsımlı sütunlarınpagantanrılarının yeryüzündeki ifadeleriolarak görülmeleri gerektiğini belirtti.

“İnanç ve pratiklerin, halk kültüründe önemli yeri vardır. Kökenleri dinsel ve büyüsel inançlar olan bu unsurların toplum içerisindeki etkileri günümüzde devam etmektedir.” diyen Doç. Dr. Aslan, geçmişte tılsımlı sütunlara olan inanışın, modern çağda insanlar üzerinde ruhsal etkileri olduğuna inanılan ve aksesuar olarak da kullanılan taşlarla devam ettiğini ifade etti.

Tılsımlı sütunların, özellikle enerji veriminin yüksek olduğu bölgeler olan ley hatları üzerinde inşa edildiklerini ve medeniyet merkezli kadim şehirlerde bulunduklarını vurgulayan Doç. Dr. Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:“Tılsımlı sütunlar, yapıldıklarıdönemlerde hüküm süren imparatorların isimlerini taşırlardı. İstanbul fethedildikten sonra sütunların adlandırılması, işlevlerine ve şekillerine göre yapılmaya başladı. Bu adlandırmanın, Seyahatname adlı eserinde de yer aldığı üzere Evliya Çelebi tarafından yapıldığını görmekteyiz.”

“İnşa edildiklerinde sütunların çoğunun tepelerinde heykeller bulunuyordu. Evliya Çelebi’nin de Seyahatname eserinde aktardığı gibi İstanbul’un fethinden sonra bu heykeller yıkılmıştır.” diyen Doç. Dr. Aslan,İstanbul’da Osmanlı kültürünün yerleşmeye başlamasıyla, tılsımlı sütunların efsanelerle halk arasında yer bularak varlıklarını sürdürdüklerini,ancak gereken önemi görmediklerinikaydetti.

Kıztaşı - 4

Yasak İlişkilerin Habercisi Kıztaşı
Markianos Sütunu (Kıztaşı), 455 yılında Bizans İmparatoru Markianos anısına dikildi. İnanışa göre bu taşın altından geçen genç kızlar, evli kadınlar günah işlemiş, anne babalarından, eşlerinden habersiz olarak erkeklerle yasak ilişkiler kurmuşlarsa eğer, taş hemen eğilip günahlarını açığa vururmuş. Bu özelliği nedeniyle Kıztaşı ismini alan tılsımlı sütun Fatih semtinde hala ayakta.

Dikilitaş - 6

Ticaretin Adaleti Dikilitaş Sütunu

Efsaneye göre At Meydanı’nın ortasında, Dikilitaş’ın dibinde; altın suyuna batırılmış, tunçtan, tılsımlı bir adam heykeli vardı. Tacirler parayı, ‘Adil’ ismini verdikleri bu heykelin avucuna sayarlar ve bu tılsımlı heykelin avuçları kapandığı zaman, alınan mal için belirlenen fiyatın adil olduğuna inanırlardı.

Çemberlitaş - 2

Hz. İsa’nın Kadehleri Çemberlitaş’ın Altında
İstanbul’un yedi tepesinden biri olan Çemberlitaş semtinde yer alan Çemberlitaş sütunu, 330 yılında İmparator Birinci Konstantin onuruna dikildi. Hz. İsa’nın ölmeden önce son kez kullandığı kutsal kadehin ve yine İsa’ya ait olan pek çok kutsal eşyanın, sütunun altında yer alan gizli odalarda bulunduğuna inanılıyor. Osmanlı döneminde çıkan büyük bir yangın sonrasındadaha çok tahrip olmasının ve yıkılmasının önlenmesiamacıyla çevresine demir çemberler geçirilen sütunun altındaki gizli odaların gizemi hâlâ devam ediyor.

Yılanlı sütun - 2

Surende’nin Sütunu İstanbul’u Yılanlardan Koruyor

Kral Pozantin zamanında Surende adlı filozof, İstanbul’daki yılan, çıyan ve akrep gibi zehirli hayvanların yok olması için bugün Sultanahmet’te “At Meydanı” olarak anılan meydana 10 arşın yüksekliğinde tunçtan üç başlı burma bir ejderha heykeli dikti. Zamanla halk arasında, İstanbul şehri içinde zehirli ve ürkütücü hayvanların bu sütun sayesinde asla yaşayamayacağı inancı oluşup yayıldı.

Bir rivayete göreİkinci Selim at üzerinde buradan geçerken elindeki topuzla ejder heykeline vurmuş, ejderin batı tarafına bakan başının alt çenesi kırılmış ve bunun sonucunda, İstanbul’un batı tarafında yılanların ortaya çıktığı ve şehre yayıldığı anlatılır. Ejderin diğer başına da bir zarar gelmesi hâlinde İstanbul’u yine yılanların ve çıyanların saracağına inanılıyor.