AJANS ÜNİVERSİTE- Ozan ÖZEN
Doğalgaza geçiş öncesinde kullanılan kömür, odun gibi fosil yakıtların kullanımı hava kirliliğine yol açıyordu. Doğalgaz kullanımı ile kömür kullanımından kaynaklanan kükürtdioksit ve partikül madde seviyesinde düşüş görülse de artan nüfus ve plansız yapılaşma nedeniyle sanayi günümüzde konutlarla iç içe geçti. Öte yandan artan araç sayısı da havayı her geçen gün daha da fazla kirletmekte.
“Hava Kalitesi Etkileniyor”
Kömürün yanmasından kaynaklanan kirleticilerin hava kalitesini dolayısıyla çevre ve insan sağlığını kötü yönde etkilediğini ifade eden Doç. Dr. Onat şu ifadeleri kullandı: “Kükürtdioksit havada kurum içeren partiküllerle bereber şehirlerde insanların da gözle görebildiği uzun süreli sis olayına sebep olmaktadır. Azot dioksit ise yüksek konsantrasyonlarda insan sağlığında akciğer ve solunum yolu tahribatına sebep olan kirleticidir”. Evsel ısınma dışında önemli kaynakların trafik kaynaklı mobil yanma ve endüstriyel yanma olduğunu da kaydeden Doç. Dr. Onat, “Kömürün içinde bulunan arsenik ve cıva gibi ağır metaller de kömürün yanması sonucu soba dumanı içinde atmosfere yayılmaktadır. Ayrıca havadaki kirleticiler atmosferik reaksiyonlar ve atmosferden giderim ile başka kirleticilere dönüşmekte veya farklı çevresel sorunlara yol açabilmektedir” diye konuştu.
“Doğalgaz Kirleticilerin Oluşmasını Önlüyor”
Doğalgazın ısınma amaçlı kullanılmasının partikül madde ve kükürt dioksit gibi kirleticilerin oluşmasını önlediğini söyleyen Doç. Dr. Onat, doğalgazın yüksek sıcaklıkta yanmasından dolayı da azotdioksit oluştuğunu söyledi. Doç. Dr. Onat sözlerine şöyle devam etti: “Doğalgazdan sobalarda kömür kullanımına geçilirse İstanbul’un mevcut hava kalitesinin daha kötüye gideceğini söyleyebiliriz. Partikül madde Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen bir kirletici olarak kabul edilmiştir. Soba kullanımının yaygınlaşmasıyla özellikle akciğer ve solunum yolu hastalıklarında hava kalitesinin kötüleşmesine bağlı olarak artış görülecektir”
“Meteorolojik Koşullar Zorlaştırıyor”
İstanbul’da kış döneminde öne çıkan önemli çevre kirliliği sorununun kömür kullanımının artışından dolayı ısınma kaynaklı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Onat, “Bu sorun özellikle kömür kullanımının yoğun olduğu bölgeyi ve bu bölgede yaşayan insanları daha çok etkilemektedir” ifadelerini kullandı. Kış döneminde meteorolojik koşullar da hava kirleticilerin dağılmasını zorlaştırdığını belirten Doç. Dr. Onat, “Dolayısıyla trafik ve endüstri kaynaklı kirlenmeye ısınma kaynaklı kirleticiler de eklenince hava kalitesi kötüleşmektedir. Yaz döneminde ise trafik ve endüstri kaynaklı hava kirlenmesi İstanbul’un hava kalitesinde daha etkilidir” şeklinde konuştu.
“Kirlenmenin Kaynağına Önlem Almak Gerek”
Çevre kirliliğini azaltmanın en iyi yolunun kirletici oluşmadan kirlenmeye sebep olacak faktörleri ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Onat kaynakta önlem almak gerektiğinden söz etti. Çevre dostu hammadde, mevcut en iyi teknikler ve alternatif temiz yakıtların kullanılması gerektiğinin de altını çizen Doç. Dr. Onat, “Akademisyenler çevre kirliliğinin tespiti, kirleticilerin arıtımı ve kirlenme kontrolü konularında çalışmalar yapmaktadır” ifadelerini kullandı.
Hava kirliliğini azaltmak için yetkili kurumlar tarafından yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Onat, “Şehirlerde hava kirliliğinin azaltılması için alınabilecek önlemlerin başında evsel ısınmada doğalgaz kullanılması ve konutlarda bina izolasyonu gibi uygulamalarla enerji tüketiminin azaltılması gelmektedir. Trafik kaynaklı emisyonların azaltılması için raylı sistemlerin yaygınlaştırılarak insanların toplu taşımaya özendirilmesi sağlanmalıdır” şeklinde konuştu. Doç. Dr. Onat son olarak “Eski teknolojiye sahip çevreyi fazla kirleten araçların yapılacak düzenlemelerle trafikten çekilmesini sağlamak da hava kirlenmelerinin azalmasını sağlayacaktır. Aslında hava kirliliğinin azaltılmasında en etkili yöntem güneş enerjisi, jeotermal ve rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarının kullanımıdır” dedi.