İstanbul’da Hava Kirliliği Yıldan Yıla Artıyor

AJANS ÜNİVERSİTE – Yağmur Ceren KURAL

Hava kirliliğini, atmosferde var olmayan ya da var olsa da oranı değişen havaya ekstradan katılan her türlü gaz, partikül madde veya kirleticilerin birleşimiyle ortaya çıkan durum olarak tanımlayan Prof. Dr. Gönençgil sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Mesela karbondioksiti kirletici olarak konuşuyoruz. Çünkü belirli miktarda olması gerekir. Bu arttığı zaman kirletici haline gelir ve havayı kirletir. Bunun azalması da bir çeşit kirliliktir. O yüzden sadece hava kirliliğini atmosfere verilen bir takım malzemelerin, partikül maddelerin, gazların vs. oluşturduğu bir bileşim olarak görmekten çok aslında standart hava kalitesindeki oranların değişmesi temel olarak kirlilik konusudur.”

d

İstanbul’daki duruma bakmanın öncelikle tarihsel süreciyle başlamak gerektiğini belirten Prof. Dr.Gönençgil, özellikle 1960’lardan sonra gelişen süreçte yoğunlaşan bir durumun söz konusu olduğunu söyledi.

Hem dünyada hem Türkiye’de hava kirliliğiyle ilgili algının artmasıyla birlikte hava kirliliği problemlerinin arttığına değinen Prof. Dr.Gönençgil, “1970’lerden itibaren ortaya çıkan bu durum özellikle sanayileşme ve kentleşme süreciyle beraber bütün ülkeleri etkilemeye başladı ve İstanbul’da bundan nasibini aldı” dedi.

70’li yıllarda linyit kömürlerinin, petrol türevlerinin, fosil yakıtların kullanılmasına bağlı olarak ciddi sorunların oluşmaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Gönençgil, “Buna araçların da katkı verdiğini görüyoruz. Bugün teknolojinin ilerlemesiyle yakıt tüketimi azaldı fakat geçtiğimiz 70’li, 80’li yıllarda böyle bir öngörü olmadan çok ciddi bir hava kirliliği söz konusuydu” sözlerini ekledi.

_DSC0001

“Bugün Hava Eskisine Göre Daha Kaliteli Olsa da Standart Hava Kalitesinde Değil”

Zaman içerisinde değişen durumu özetleyen Prof. Dr. Gönençgil, “Doğalgazın gelmesiyle beraber havadaki kirli görüntünün büyük ölçüde ortadan kalktığını gördük. Tabi doğalgaz temiz bir tüketim malzemesi olarak görülse de sonuç itibariyle doğalgazın yakılması sonucu ortaya çıkan atıklar söz konusu. Bugün hava eskisine göre daha kaliteli ama yine de standart hava kalitesinde olmayan görünüm şu an İstanbul’da var” diye devam etti.

İstanbul ve İstanbul gibi kentlerin temel probleminin ulaşım, ısınma veya çeşitli faaliyetlerden kaynaklanan enerjinin kullanılmasıyla ortaya çıkan kirlilik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gönençgil, “Bu süreci tetikleyen temelde rüzgar olmak üzere atmosferik hadiseler de söz konusu. İstanbul’da her ne kadar kurtarıcı olarak Boğaz’ın varlığından söz etsek de her zaman yeterli değil” şeklinde konuştu.

a

Kentsel Dönüşüm Sürecinde Atmosferik ve Morfolojik Olaylara Dikkat Edilmeli

İstanbul’un artan nüfusu, genişleyen şehirsel dağılışı ve birim alanda fazla bina ve insan varlığından ortaya çıkan bir hava kirliliği sorunuyla karşı karşıya olduğunu açıklayan Prof. Dr. Gönençgil, bu sorunun giderek artacağını bildirdi.

Kentsel dönüşüm sürecinde yapıların atmosferik ve morfolojik olaylara dikkat edilmeden yapılmasıyla şehri temizleyen hakim rüzgarların kesilmesine sebep olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gönençgil, “Bu da şehir içinde kirletici konsantrasyonun daha da artmasına sebep olacak bir sonuca götürebilir bizi. Diğer taraftan da konfor sıcaklarından bizi uzaklaştırır” dedi.

Hava kirliliğinin önlenmesine yönelik geliştirilmesi gereken stratejilere dikkat çeken Prof. Dr. Gönençgil “Kentleşme sürecinde atmosferik koşullara dikkat edilmesi gerekiyor. Yüzey şekillerine uygun projelerin geliştirilmesi gerekli. Tüketim alışkanlıklarımızda ciddi bir değişikliğe ihtiyacımız var. Toplu taşıma araçlarını kullanmalıyız” diyerek sözlerini noktaladı.

istanbul-bogazi-yogun-sis_1