AJANS ÜNİVERSİTE – Gizem Gülsün TÜRELİ
Strateji Geliştirme Başkanlığı Temsilcisi Avni Kaan Kaytancı’nın açılış konuşmasıyla başlayan oturumda medya ile yargı arasındaki ilişki ve teknolojinin bu ilişkiye etkisi tartışıldı. Kaytancı konuşmasında, Kitlesel Medya ve Yargı Arasındaki İlişkilerin Güçlendirilmesi AB Eşleştirme Projesi’nin amacının medya ve yargı arasındaki ilişkilerin kurumsal hale gelmesi ve adalet sistemine olan güvenin artması olduğunu söyledi. Kaytancı, medyanın olayları toplum adına takip ettiğini hatırlatarak, medyanın adli olayları topluma tarafsız şekilde aktarmak zorunda olduğunu dile getirdi. Dengenin ancak bu şekilde sağlanacağını da sözlerine ekleyen Kaytancı konuşmasını noktaladı.
Konuşmacılardan İstanbul Hakimi Okan Albayrak, demokratik bir toplumda halkın doğru bilgi edinme hakkının önemli olduğunu vurguladığı konuşmasında bunun en önemli dayanağının anayasa olduğunu söyledi. Anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin altını çizen Albayrak, “Anayasamız genel manada ifade hürriyetine olanak tanıyor” dedi. Yargı muhabirlerinin bir suç işlendiğinde adli makamlardan bilgi almak istemesinin bazı durumlarda iki nedenden dolayı engellendiğini sözlerine ekleyen Albayrak, “Bunlar, suçlanan kişinin masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi ve bir suç işlenmişse suça ait olguların önlem alınmaması için engellemesidir” dedi. Türkiye’de basının mahkemelere katılmamasının nedeninin yargılanan kişinin suçsuz bile olsa toplumda o suçla damgalanmasını önlemek olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.
Oturumun devamında AB temsilcilerinden Brigitte Koppenhöfer, Mia Roessingh, Ilse Westenenk ve Dr. Marina Thode kendi ülke sistemleriyle Türkiye’deki sistemi karşılaştırdı. Eskiden hakimlik yapmış olan Almanya’nın ilk basın sözcülerinden Brigitte Kopenhöfer, Almanya sistemini anlattığı konuşmasında kendi sistemlerinin Türkiye sisteminden çok farklı olduğunu ve Türkiye sisteminin Hollanda sistemine daha yakın olduğunu belirtti. Günümüzde Almanya’da bütün mahkemelerde bir basın sözcüsü olduğunu söyleyen Kopenhöfer, “Almanya’da savcıların basın sözcüsü 24 saat eleştirilebilirken, mahkemelerin basın sözcüleri sadece mesai saatlerinde eleştirilebiliyor” dedi. Basın sözcülerinin gazetecilere bilgileri doğru,güvenilir ve en kısa sürede vermenin garantisini verdiklerini söyleyen Kopenhöfer, bu nedenle gazetecilerin bu bilgileri teyit etmek zorunda kalmadıklarını sözlerine ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Hakim olarak görev yapan Mia Roessingh, Almanya sistemindeki bütün basın sözcülüğü kurumlarının Hollanda’da geçerli olduğunu, ancak Hollanda sisteminin Almanya sisteminden bir adım daha önde olduğunu söyledi. Bunun nedeninin Hollanda’nın eşitlikçi bir ülke olmasından kaynaklandığını söyleyen Roessing, “Hollanda’da otorite Türkiye ve Almanya’da olduğu gibi çok önemli değildir. Herkes fikrini söylemekte özgürdür” dedi. Türkiye’nin aksine Hollanda’da mahkemelere kamera ve fotoğraf makinelerinin girebildiğini de sözlerine ekleyen Roessing, “Makineler mahkemeye alınabiliyor. Ancak yalnızca profesyonel ekibin (hakim, savcı vb.) fotoğrafları çekilebiliyor. Duruşma, yargılanan kişileri almayacak bir açıdan kayıt altına alınabiliyor” dedi.