AJANS ÜNİVERSİTE- Ozan ÖZEN, Kasım BALTACI
Türkiye’de medyanın teknolojik gelişim konusunda gösterdiği ilerlemeyi meslek olarak sağlamakta güçlük yaşadığını kaydeden Lütfü Özel, “Benim öğrendiğim evrensel gazetecilik ilkeleri geçmişte kaldı. Etik ‘yok’ mertebesinde. Süreç umarım daha fazla hırpalanmadan bir hale yola girer” şeklinde açıklamada bulundu.
“Usta isimlerin yanında başladım”
Gazeteciliğe 70’li, 80’li yıllarda TIME’ın Türkiye versiyonu olarak bilinen Yankı Dergisi’nde başlayan Özel şunları söyledi: “Öğrenciydim. Arkadaşlarım akşam nerede buluşacaklarının muhabbetini yaparken, ben yeni Anayasa’nın Kurucu Meclis üyeleriyle ‘neyin planlandığı’ konulu röportajlar peşindeydim. İşe çok yüklendim. Benim şansım, Mehmet Ali Kışlalı, Ahmet Taner Kışlalı ve Hıncal Uluç gibi isimlerin yanında başlamaktı. Onların mesleki birikimlerinin bana çok önemli katkıları oldu. Çevremdeki gazeteciler de çok önemliydi şüphesiz. Pekçok isim kafamdaki mesleki gelişimi etkilemiştir; örneğin ‘Bir işi araştıracaksan Uğur Mumcu gibi çalışacaksın’ gibi. Ama ‘ben de onun gibi ya da onlar gibi olacağım’ demedim doğrusu.”
“Kişinin Uğraşması Gerekiyor”
İnsanların önceliğinin sorumluluğunu algılamak ve ona göre davranmak olduğunu söyleyen Özel yapılan işte “torbanın” dolu olması gerektiğini aktardı. Özel ayrıca üniversitelerin her şey için ipucu verdiğini; üniversite, bölüm ve hocaların “malzemenin” parçalarını anlattığını ve kişinin uğraşması gerektiğini dile getirdi. Aynı bakış açısının gazetecilik için de geçerli olduğunu belirten Özel: “Hikâye anlatmıyorum. Buna inanıyorum ve imkânsızdan başarı öyküsüne geçen pek çok kişiye de tanığım.” dedi.
Ayrıca İletişim Fakülteleri’nin akademik ve mesleki eğitimi harmanladığı bir sistemle dersler vermesi gerektiğini düşündüğünü belirten Özel “Mesleki pratiğin, akademik düzeyde tam yerine oturduğuna pek tanık olmadım. Alandan gelen deneyimli bir meslek erbabının anlatacaklarının işe başladığınızda dımdızlak ortada kalmanızı engelleyebileceğini düşünüyorum. Gazetelere staja gelenlerin yüzde 95’i çok kötü dersem ne demek istediğim anlaşılır! Akademik anlamda, bir haber, “konu şu şekilde yazılmış, işlenmiş” şeklinde yorumlanır, ‘haberin içinden gelen’ daha başlığı okuduğunda, ‘Bakın size iyi bir yalan haber örneği’ diye anlatmaya başlar” şeklinde konuştu.
“Önemli Bir Kısım Taraf Olmak Durumunda”
TV karşısında olmanın verdiği sorumlulukları ve görsel basın ile yazılı basın arasındaki farkları değerlendiren Özel, “Bunu iki açıdan değerlendirmek lazım. Bir konuşma içeriği bir de kamera karşısındaki durum. Önce içerik! Kişisel olarak Ankara’da olmanın avantajını yaşıyorum. Alanım spor, ben rahat konuşuyorum. Bana göre eleştirilecek bir durum varsa, eleştirilir. Ama İstanbul’daki spor medyasının önemli bir kısmı “taraf” olmak durumundalar. Ankara’da olduğum için Bakanlık, Meclis, Federasyon gibi kaynaklardan yararlanıyorum. Dolayısıyla futbolun içine sıkışan bir gazetecilik ya da yorumculuk yapmıyorum” diye konuştu.
“Korkmayın ve Karamsar Olmayın”
Son olarak genç gazetecilere tavsiyelerde bulunan Özel, “Korkmayın, karamsar olmayın. Mutlaka başarırsınız. Başarıdan kastınız neyse… Ne yapıyorsanız ya da yapacaksanız, en iyisi olun! Onda fark yaratın! Böyle bir isteğiniz varsa tabii. Hiç şüphe yok ki, hayalinizin peşinden gidin. Ben Londra’ya ilk 38 değil de 20 yaşında gitseydim mesela, her şeyi göze alır, hayatta dönmezdim! Hiçbir şeyim yoktu, gazeteciliğe yeni başlamış, bir öğrenciydim sadece, hepsini elimin tersiyle iterdim! Bu bir ‘keşke’ lafı değildir. Mesela, dedim! Bütün olumsuz koşullara rağmen, iyi ki, gazeteci olmuşum” diyerek sözlerini tamamladı.