AJANS ÜNİVERSİTE – Devrim ÇIRPAN
Ülkemizde ve dünyada geceleri tehlikeli bölgelerde fotoğraf çeken ender isimlerden Şevket Şahintaş. Uzun yıllar İstanbul’da taksi şoförlüğü yapan Şevket Şahintaş fotoğrafçılığa geçişini anlattı. Şahintaş, 2004 yılının kış ayında gece taksi şoförlüğü yaptığını, gece üşüyerek uyumaya çalışan insanları gördüğünü, dikkatini çektiğini söyleyen Şahintaş, şunları kaydetti: “Ben hiç düşünmemiştim sokakta yaşayan insanlar ne yapar, nerede yatar, nasıl uyur ve bu insanların şartları ne diye. Kendi kendime ne yapabilirim diye düşündüm ve bir fotoğraf makinesi aldım. Ve ben bu insanların seslerini duyurabilmek amacıyla fotoğraf çekmeye başladım. Sonucunda ise, benim hikâyemde fotoğrafçılık böyle başlar.”
“Sokaktaki İnsanların Sesini Duyurmak İstedim”
Fotoğrafçılığa ilk başladığında sadece sokaktaki insanların sesini duyurmak için deklanşöre bastığını söyleyen Şahintaş, “Sadece yetkililere sesimi duyurmak istiyordum. Sokaktaki insanların görsünler istedim ve çektiğim fotoğrafların etkisi çok olunca yetkililer benimle iletişime geçerek sergi açmamı istediler. Suriye Pasajı’nda, “Gecenin Öteki Yüzü” adlı manzara perspektifinde oldukça ses getiren bir sergi açtım” dedi.
“Gecenin Öteki Yüzü” adlı sergiye, gerek yurt içi gerek yurt dışı oldukça ilgilenen olduğunun da altını çizen Şahintaş, bu sergide çekilen fotoğrafların çok basit bir 5.6 megapiksellik pantolonumun cebine sığabilen bir kompakt makinayla çektiğini de belirtti.
“Geceleri Fotoğraf Çekerken Çeşitli Stratejiler Denedim”
Şahintaş’a “Gecenin Öteki Yüzü” adlı sergide yer alan fotoğraflardan biraz bahsedebilir misiniz diye sorduğumuzda Şahintaş, şunları kaydetti: “Sergide yer alan fotoğrafların tamamı neredeyse stratejik fotoğraflar, sokak fotoğrafı ama gündüz çekmiyorum, gece çekiyorum. Geceleri İstanbul’un arka sokaklarında fotoğraf çekmek kolay değil. Öyle makineyi birden doğrultup çekemiyorsunuz ve çeşitli stratejiler yapmanı gerekiyor. Örneğin, köpekli bir ihtiyar adam ve ben onun fotoğrafını çekmek için yanına gidip ne güzel köpeğiniz var diyordum. Adama daha sonra fotoğrafını çekebilir miyim diye soruyordum. Eğer güven verdiysem köpeğinizle birlikte sizin fotoğrafınızı çekebilir miyim diyordum.”
Bu fotoğrafların hikâyesini dinlerken İstanbul sokaklarını daha iyi anlayarak, bir başka fotoğrafın hikâyesini sorduğumuzda Şahintaş, gece sokakta kalan bir grup insan ateş başında ısındığını ve onların yanına gidip ateş istediğini anlattı. Oysa ateşinin olduğunun altını çizen Şahintaş, “Benim amacım onların direk fotoğrafını çekmek değildi ve onlara biraz güven verip çekmek istiyordum. Ve “Gecenin Öteki Yüzü”nün fotoğrafları bu şekilde oluştu.
Türkiye’de Sokak fotoğrafçılığı yapılıyor. Ama Şevket Şahintaş bu konuda ilk diyebiliriz gecenin kör karanlık vaktinde o insanları fotoğraflayan başka birisi yok. Bu konuda Şahintaş şunları kaydetti: “Ben gece insanların fotoğraflarını çekerken bilmiyordum. Türkiye’de meğerse benden başka çeken olmadığını gördüm, dünyada da pek örneğini görmedim. Çünkü ben tam altı yıl çektim. Bu işi yapmam tamamen kendi kararlarımla oldu. Kısacası örnek olmadığı için ben bir fotoğraf ne bir kadraj örneği alabildim. Tamamen kendi duygu düşüncelerimden oluşan çalışma oldu. “Gecenin Öteki Yüzü” birçok fotoğrafçının iyi dediği fotoğraflar dediği sergi oldu.”
Müşteriler Taksiden İnip Fotoğraf Çekince Şaşırıyordu
Önemli bir nokta Şahintaş’ın taksi şoförlüğü yaparken bu fotoğrafları çekmesi, Şahintaş’a nasıl çekiyordunuz çalışırken diye sorduğumuzda, çalışırken müşterinin tek ve kadın olduğunda çok önemli bir kare olduğunu da görürsem bile durmadığını ve çekmediğini kaydediyor. Şahintaş, “Takside iki üç kişi olursa çok iyi kare olduğunu da gördüysem duruyordum ve şimdi geleceğim bir fotoğraf çekeceğim diyordum. Çok şaşkın bakışlar altında fotoğrafı çekip geliyordum. Müşteri sorunca durumu anlatıyordum, müşteriler olduğu zaman takside çok fotoğraf çektim. Ve hiç tepki de almadım.”
“Gecenin Arka Yüzü”nü ağırlıklı olarak Tarlabaşı’nda çektiğini anlatan Şahintaş, “2004 yılında ben Tarlabaşı’nda geceleri fotoğraf çekerken, gündüzleri dahi fotoğraf çekilemiyordu. Ben o yüzden kendim adına riskli bir iş yaptım. Ama sokaktaki insanlarının sesi olduğumu düşünüyorum” dedi.
Son olarak şunları söyleyen Şahintaş, “Fotoğrafçı yaşadığı şehre kayıtsız kalamaz. Yaşadığı şehrin nabzını tutmalı diye düşünüyorum.”