Geçmişten Günümüze Hayvan Dostlarımız

AJANS ÜNİVERSİTE- Dilara YÜKSEL

Osmanlı’da hayvanlar hayatın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Öyle ki meydanların düzenlenmesinden tutun evlerin şekline kadar her şey, hayvanların toplumsal hayattaki yerini ve rolünü yansıtır. Hayvanlar için evler, saraylar ve hastaneler yapılır hatta vakıflar bile kurulurmuş.

Hayvanlara Bakış Açımız Değişti

Osmanlı’da, hayvanların günlük hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu ancak 19. yüzyılda görülen Batılılaşmayla birlikte hayvanlara gösterilen sevginin, yerini toplu itlaflara bıraktığını belirten İÜ Fen Fakültesi Zooteknik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özcan şunları söyledi: “Kabul etmek gerekir ki Batılı şehirler ile Doğulu şehirlerin havası farklıdır. Osmanlı toplumunda Batı kültürünün etkisi 2. Mahmut dönemi ile başlar. Şüphesiz ki bu değişimden devlet yönetiminin, toplumsal ilişkilerin, iletişim kanallarının, mahallelerin, insanların gündelik hayatlarının da etkilenmesi kaçınılmazdır.”

Osmanlı’da görülen hayvanlarla ilgili uygulamalardan bahseden Prof. Dr. Özcan, “Osmanlı’daki uygulamalarda beni en çok etkileyen husus, insanların tabiata, dolayısıyla da hayvanlara olan bakış açısı ve onları cemiyet hayatından dışlamayan korumacı, seviyeli ve merhamete dayalı ilişkisidir.” şeklinde konuştu. O dönemlerde şahıslar tarafından kurulmuş olan kimi vakıfların, hayvan hastanelerinin; pazarda satılan canlı kuşların azat edilmesi geleneğinin ve daha nice bu tür davranışların kendisini etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Özcan, “Hele binaların dış duvarlarına eklenen kuş evleri, Osmanlı’nın estetik boyutunu da gözler önüne seriyor.” dedi.

Günümüzde vizyona giren filmlerde insani özelliklere sahip hayvanlarla karşılaşır olduk. Ebeveynlerin çocuklarına karne hediyesi olarak hayvan almaları popüler hâle geldi. Kısacası Türk toplumunda hayvana bakış açısı değişiyor. Prof. Dr. Özcan, bu konuya şu yorumu getirdi: “Hayvana dönük sevginin mahiyeti ve beklentileri değişti. Pet shop vitrinlerine bakıldığında, iguana, hamster gibi enteresan türlerden hayvanların evlerin içine dâhil edildiklerine tanık oluyoruz.”

Mimaride Hayvanlar Unutulmuyordu

Konuyu bir tarihçi yaklaşımıyla değerlendiren, Osmanlı’da hayvanlarla ilgili en beğendiği uygulamanın hayvanlar için vakıfların kurulması olduğunu ifade eden İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Sancaktar, şu noktaların altını çizdi: “Göçmen Kuşlar Vakfı, kış aylarında sokaklarda yem bulamayan kuşları beslemek için kurulan Darı Vakfı, 19. yüzyılda Bursa’da kurulan Gurebane-i Laklakan (başta leylek olmak üzere göçmen kuşlar hastanesi), Osmanlı’da hayvanlara gösterilen sevginin birer kanıtıdır. Sadece kuşlara değil, aynı özen ve sevgi diğer hayvanlara da gösterilirdi.

Kuş hastanelerinin yanı sıra kedi hastaneleri de bulunurdu. 2. Mahmut’tan önceki padişahlar bu konuda çok hassastı. Örneğin 3. Murat, yük hayvanlarına fazla yük yüklenilmesini bir fermanla yasaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii’nin yapımında hayvanların bakımları ve yükleriyle ilgili birçok ferman çıkarmıştır.”

Osmanlı’da her türlü hayvana merhamet gösterildiğini ve bu durumun Batılıların dikkatini çektiğini belirten Doç. Dr. Sancaktar, sözlerini şöyle tamamladı: “16. yüzyılda, Paris’te, her yıl yaz mevsiminin belli bir gününde tüm sokak kedileri çuvala doldurulup yakılırdı. Hatta bu vahşet, festival havasında geçerdi. Fakat bizde, mezbahalarda hayvanların en acısız şekilde kesilmeleri için bıçakların her zaman keskin olmasına, hayvanların gözlerinin bağlanmasına dikkat edilir, kasapların ehil olmasını zorunlu kılan düzenlemeler yapılırdı.”

DSC_2937

Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nda Değişiklik

Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Hayvan Hakları Koruma Kanunu”nun değişen maddelerini değerlendiren İÜ İletişim Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi Av. Tülay Parlak, 5199 sayılı Yasada Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla yapılması öngörülen toplam 12 maddelik değişikliğin gerekçesinin, 5199 sayılı Kanun’un uygulanmasında medyadan gelen sorunların önlenmesi olduğunu ifade etti.

Av. Parlak, kanun tasarısında dikkat çeken ve hayvan hakları savunucuları tarafından yapılan bazı protestoların sebeplerini de oluşturan başlıca değişiklikleri şöyle açıkladı: “Sahipsiz hayvanlar için doğal hayat parkları hayata geçirilecek. Ev ve süs hayvanı sahiplerine, eğitim alma yükümlülüğü getirilecek. Hayvanlar üzerinde deneysel çalışmalar yapacak olan araştırmacıların, etik kurullarca düzenlenecek olan eğitimden geçmek suretiyle ‘deney hayvanı kullanım sertifikası’ almaları zorunlu olacak. Yürürlükteki kanunda belirtilen tehlikeli köpek ırklarına Dogo, Argentino, Fila Brasileiro da eklenecek. Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak, onlara işkence yapmak fiillerine 1 yıla kadar; işkence yaparak öldürmek ve Pitbull, Terrier, Dogo, Argentino gibi tehlikeli köpek ırklarını ve melezlerini üretmek, bunların ülkeye giriş ve satışını yapmak, bunları sergilemek ve hediye etmek fiilleri için ise 2 yıla kadar hapis cezası uygulanacak.”

DSC_0079