Geçmişten Bugüne Hat Sanatının Elçisi Prof. Uğur Derman

AJANS ÜNİVERSİTE-Begüm ERGİNBAY

İstanbul Üniversitesi’nin Eczacılık bölümünde okurken Hat sanatıyla ilgilenmeye başlayan Uğur Derman üstatlarından aldığı eğitim ile bu sanatın devam ettirilmesi ve tanıtılması için çalıştı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde, ayrıca Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde derslerini sürdürdü. Mimar Sinan Üniversitesi tarafından öğretim üyeliğine kabul edilerek Profesör ünvanını aldı. Prof. Derman çalışmalarını halen sürdürmekte.

İÜ’de eczacılık okurken gelenekli sanatlara olan ilginiz nasıl başladı?

1953 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne ikinci tercihim olarak kaydımı yaptırdım. Eczacı olmak istediğim için, ertesi yıl tekrar imtihana girerek, Tıp Fakültesi Eczacı Okulu’nu kazandım. Bu öğretim müessesesi ancak 1960’larda fakülte olmak imkânını buldu. Çalışkan bir talebe olmadığım için sınıf geçmede de ağırdan aldım ve 1960 yılında mezun oldum. Bitirmek hususunda bir telaşım yoktu. Eczacılık tahsilimin ikinci sınıfına geçtiğim 1955 yılında hat sanatıyla ilgilenmeye başlamıştım.

Hat sanatına nasıl ve ne zaman başladınız, kimden ders aldınız?

Hat sanatı öncesi, liseyi bitirdiğim 1953 yılında Osmanlı Türkçesini okumanın yanında yazmasıyla birlikte öğrendim. Bu konuda rehberim Mahir İz (1895-1974) hocamdı. 1955 yılında da Üsküdarlı Hezârfen Necmeddin Okyay’dan (1883-1976) ta’lîk hattını meşke başladım. Üstâdım çok cepheli bir sanatkâr olduğu cihetle, sâir hat nev’ileri ve gelenekli sanatlarda da istifâdem oldu. 1960’da icâzet aldım. Lâkin onun 1976’daki vefatına kadar kendisinden kopmadım, baba-oğul gibi olduk. Ayrıca Dr. Süheyl Ünver (1898-1986), Halim Özyazıcı (1898-1964) ve Macid Ayral (1891-1961) hocalarımın da yetişmemde yardımları büyük oldu.

Hat sanatında sülüs ve nesih yazıların olduğu çok büyük panolar görüyoruz. Sanatta modernleşme mi yoksa bozulma mı yaşanıyor?

Modernleşme adı altında zaman zaman bozulmalarla karşılaşıyoruz. Halbuki geçmişten bugüne doğru harflerin en güzeli, en mükemmeli aranarak ideal ölçülerde karar kılınmıştır. Bunlarla oynamak, kanaatimce abesle iştigal sayılır.

Hat sanatının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yeni dönem hattatlardan kimleri beğeniyorsunuz?

Bu hususta size şu beyti hatırlatmalıyım:

“Mârifet iltifâta tâbidir,

Müşterisiz metā’ zâyidir.”

Eğer yeni yetişen nesiller hat sanatı mahsullerine gereken alâkayı gösterirlerse, bunları yazanlar da o nisbette heves ve meşgalelerini artıracaklardır. Zamanımız hattatları arasında takdir ettiklerimi sadece kendilerine söylememe müsaade eder misiniz?

Bu sanata ilgi duyanlar kaç yaşında başlamalı? Neler tavsiye edersiniz?

Bu konuda tarihten bir örnekle başlayayım. 16. asırda yaşamış olan Receb Revânî Çelebi tam elli yaşında iken hat sanatına merak sarmış ve isim bırakan bir hattat olmuş. Tabii bu herkes için geçerli değil. Ancak her hususda öğrenmek için ideal yaşın 12-20 arası olduğu düşünülürse, hüsn-i hattı da buna dâhil edebiliriz. Bu sanata başlayanların “dâd-ı Hak” olan kabiliyete sâhip bulunmaları birinci şarttır. İkincisi, çalışmada sabır gösterilmesidir. Üçüncüsü ise, bu sanatta müdâvemet gerekir. Meşgaleniz arasında değil, dâimi olarak önünüzde olmalıdır. Kısacası, hatla yatıp hatla kalkacaksınız. Gençler arasında bu sanata ilgiyi fazlasıyla görüyorum. Lâkin “Bu öğrendiklerimi ne zaman paraya tahvil edebilirim?” düşüncesinde yürüyenlerin hat sanatına bir faydası olmayacaktır. Çünkü hüsn-i hat, gönül sanatıdır.

Son yayımlanan Medresetü’l-Hattâtîn Yüz Yaşında isimli eserinde Hüsn-i Hat geleneğinin sürdürülmesinde geçmişten bugüne yaşananları aktaran Prof. Uğur Derman “Şimdilerde Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı için Türk Hat Sanatından Şaheserler isimli bir büyük kitap hazırlığındayım. Arkasından Ömrümün Bereketi: 2 ve Necmeddin Okyay telîflerim gelecek” dedi.

Mahir İz, Necmeddin Okyay ve Dr. Süheyl Ünver hocalarıyla Uğur Derman (1963)
Mahir İz, Necmeddin Okyay, Dr. Süheyl Ünver ve Uğur Derman