AJANS ÜNİVERSİTE- Burcu Güler
Tarihi beşinci yüzyıla dayanan Euphemia Kilisesi’nin kalıntıları, uzun süredir Sultanahmet’teki Adliye Binası’nın otopark alanında atıl durumda. Kilisenin freskleri, İÜ Sanat Tarihi Bölümü Bizans Sanatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Akyürek’in başlattığı proje ile restore edilecek.
İstanbul’un kültür merkezi Sultanahmet’te bulunan Euphemia Kilisesi’nin freskleri, İÜ Sanat Tarihi Bölümü’nün yaptığı çalışmalarla restore edilip kültür hazinemize kazandırılacak. Zaman içerisinde hava şartlarından etkilenen fresklerin birçoğu kötü durumda. Fresklerin kurtarılması ile ilgili çalışmalar fiilen geçen yılın Haziran ayında başladı. Yapının kazısı İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından tamamlandı.
Yapının konservasyon uygulaması, İÜ Taşınabilir Kültür Varlıkları Onarım ve Restorasyon Bölümü’nden emekli Doç. Dr. Ahmet Güleç ve aynı bölümde yüksek lisans eğitimine devam eden Duvar Resmi ve Mozaik Konservatörü Gülseren Dikilitaş’ın da içinde bulundukları bir ekip tarafından gerçekleştirilecek.
Vehbi Koç Vakfı’nın üç senede bir düzenlediği “Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu” kapsamında yürütülen projenin maddi kısmını Vehbi Koç Vakfı üstlendi.
Fresklerden Yeni Bir Müze
“Azize Euphemia’nın anıtsal resme konu olmuş dünyada tek 14 sahneli bir yaşam öyküsü çevrimi var. Bu eşsiz eser de Sultanahmet’te.” diyen Prof. Dr. Akyürek, mimarlık, sanat ve kültür tarihi açısından önemli olan bu yapının korunması gerektiğini dile getirdi.
Fresklerin restorasyonu projesinin şu an kurul aşamasında olduğunu belirten Prof. Dr. Akyürek, “Onaylar geldikten sonra freskler üzerinde çalışmalara başlayacağız.Çalışmalar yaklaşık altı ay içinde bitecek.” dedikten sonra, projenintamamlanmasının ardından geçici çatı ve kulübenin kaldırılacağını, bu sayede Türk İslam Eserleri Müzesi’ni ziyaret edenlerin freskleri de görebileceklerini söyledi.
Kült Merkezi Olarak Euphemia Kilisesi
Prof. Dr. Akyürek’in yazdığı “Khalkedon’lu (Kadıköy) Azize Euphemia ve Sultanahmet’teki Kilisesi” adlı kitapta Euphemia, MS 307 yılında Khalkedon’da, Romalılar tarafından öldürülen bir Hristiyan lideri olarak tanıtılıyor.
“Bizans kaynaklarında anlatılanlar daha çok Euphemia’nın yaşadığı işkenceler hakkında.Yaşam öyküsüne ilişkin çok bilgi yer almıyor.” diyen Prof. Dr. Akyürek, Azize Euphemia’nın yaşamına ilişkin fazla bilgi bulunmadığını söyledi. Elindeki bilgilerden yola çıkarak, Euphemia’nın Tanrı Ares adına düzenlenen pagan bir festivale katılmayı reddettiği ve Khalkedon’lu Hıristiyanların haklarını Romalılara karşı savunduğu için uzun işkencelere maruz kaldıktan sonra öldüğünü sözlerine ekledi.
Khalkedon’da bulunan Azize Euphemia Kilisesi, azizenin burada bulunan mezarına bitişik olarak yapılmış bir tapınak. Prof. Dr. Akyürek, bu bağlamda şunları söyledi: “Khalkedon’a saldıran Persler, Euphemia Kilisesi’ni tahrip ettiler. Yapının ne zaman yıkıldığı belli değil. Bu kiliseden günümüze hiçbir arkeolojik kalıntı ulaşamamıştır.” Sözlerine devamla, 7. yüzyıl başlarında söz konusu olan Pers tehlikesi nedeniyle buradaki mezarın Sultanahmet’e taşındığını belirtti.
Euphemia Kilisesi Birçok Badire Atlattı
Bugünkü Eminönü kıyılarında 19-20 Ağustos 1203 tarihlerinde başlayan büyük yangın sonucu, Çemberlitaş ve Beyazıt’a kadar uzanan bölgede bulunan birçok yapı zarar gördü. Bu yangında, Azize Euphemia Kilisesi büyük hasara uğradı. 1453’te hâlen ayakta olduğu tahmin edilen kilisenin güney tarafına, 1522 yılında İbrahim Paşa Sarayı’nın yapılması nedeniyle doğu ucuna zarar verildi.
Zaman içinde bu bölgede inşa edilen bazı konutların, çok harap durumda olmaları nedeniyle 1939 yılında yıkılmaları neticesinde, 18. yüzyılda tamamen kaybolan kilise yeniden ortaya çıktı.Kilisenin tekrar gün yüzünü görmesinin ardından, Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından 6 Ağustos 1942 yılında, Alfons Maria Schneider başkanlığında başlatılan kazılarda elde edilen veriler, 1943 yılında yayımlandı. Daha sonra bu bölgede Sultanahmet Adliye Sarayı’ın yapılması çalışmalarına başlandı. Ancak tarihî yapının bu inşaat projesinin içinde kalması nedeniyle tepkilerle karşılaşılınca,Sultanahmet Adliye Sarayı binası, Euphemia Kilisesi’nin bugün görünen kısımlarının yıkılması önlenecek biçimde tasarlandı. Ancak yine de Euphemia Kilisesi bu çalışmalardan büyük zarar gördü.
“Tabuttan Sızan Kan Kült Hâline Getirdi”
Prof. Dr. Akyürek, bugün Sultanahmet Adliye Sarayı’nın bahçesinde bulunan Azize Euphemia Kilisesi’nin aslında önceleri Pers asıllı Antiokhos’un sarayının büyük kabul salonu olduğunu; bu kabul salonunun sonradan kiliseye dönüştürüldüğünü; kazılar sırasında ulaşılan verilerin ise bu yapının 5. yüzyıl başlarında, bir defada inşa edildiğini; fresklerin ise 13. yüzyıl sonlarında, Latin işgalinin ardından yapıldığını gösterdiğini söyledi. Azize Euphemia hakkında anlatılan efsanelerin zamanla abartıldığını, bu durumun Azize Euphemia Kilisesi’ni Konstantinopolis ve onun insanları açısından çok önemli bir kült merkezi hâline getirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Akyürek, bu tapınağın kült merkezi hâline gelmesinde azizenin tabutundan sürekli olarak sızan şifalı kanın da etkisi bulunduğunu dile getirdi.