Etik Kurulu, İhlallerle Mücadele Ediyor

AJANS ÜNİVERSİTE – Efe SÖNMEZ
FOTOĞRAF – Elif Nur BİLGİÇ

Akademisyenlerin yazdıkları tez ve makaleleri etik ilkeleri açısından değerlendiren İstanbul Üniversitesi Etik Kurulu, çalışmalarına 4 senedir hız kesmeden devam ediyor. Etik bilincinin yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla 2010’da faaliyete geçen kurul, Türkiye’de sık karşılaşılan intihal, kendini tekrar etme ve yayını haksız yere sahiplenme olgularıyla mücadele ediyor. İÜ Etik Kurulu, İÜ Senatosu tarafından, sağlık bilimleri, fen bilimleri ve sosyal bilimlerden eşit sayıda seçilen 9 öğretim üyesinden oluşuyor. Kurul üyeleri, olumsuz bir durum olmadıkça üç yıl görev yapıyor ve gerektiğinde çeşitli konularda alt etik kurulları oluşturulabiliyor.

Yayınlar, belirtilen etik ilkelerin ihlal edildiği şikâyeti gelirse, kurul tarafından incelemeye tabi tutuluyor. İncelemeye alınan yayın, kurulda yer alan ilgili bölümün öğretim üyeleri tarafından, etik ilkelere uygunluğu açısından değerlendiriliyor. Örneğin İletişim Fakültesi’nden bir akademisyenin yayını, kurulda sosyal bilimler kontenjanından seçilen öğretim üyeleri tarafından inceleniyor. Üyeler arasından atanan bir raportörün yorum ve önerilerini de içerebilen rapor, bir ay içerisinde Etik Kurul’a geliyor. Kurul, tüm değerlendirmelerini bu raporu esas alarak yapıyor. İnceleme sonunda yayının etik ilkelere uygun olup olmadığı raporlanıyor ve oluşturulan rapor İÜ Rektörlüğü’ne sunuluyor. Herhangi bir yasal bağlayıcılığı bulunmayan Etik Kurulu, görüş bildirme ve danışma konumunda görev yapıyor. Yayında tespit edilen etik ilkeleri ihlaline yaptırım uygulama ya da uygulamama inisiyatifi ise tamamen Rektörlüğe kalıyor.

Etkileşim Arttıkça Etik Sorunlar Artıyor

Konuya ilişkin bilgilerini İletim’le paylaşan İÜ Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hasan Yazıcı, dünya nüfusunun artmasıyla insan ilişkilerinin arttığını, bunun da etik sorunların çoğalmasına neden olduğunu söyledi.

Türkiye üniversitelerinde 1980’li yıllarda, dünyayla rekabete girmek hevesiyle daha fazla yayın yapılmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Yazıcı, “Günümüzde, dünya genelinde yapılan bilimsel yayınlarda da büyük artış var. Bir yerde ‘yayın yapma baskısı’ da büyük etik sorunları beraberinde getiriyor” dedi. Prof. Dr. Yazıcı, Türkiye’nin genel etik açısından sorunları bulunduğuna dikkat çekerek, “Anketlerde, insanların birbirine güvenme oranı, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında alt düzeydedir. Yayın yapma telaşının söz konusu olduğu ve gevşek etik ilkelere sahip olan Türkiye’de, deneklerin oluru olmadan yapılan araştırmalar, intihal, yalan yayın yapmak veya hakkı olmadığı hâlde bir yayına yazarmış gibi katılmak ve benzeri başlıkları kapsayan bilim etiği sorunu, tatsız bir noktaya geldi.” şeklinde konuştu.

Kurul, Psikoşiddet Olaylarını da İnceliyor

Söz konusu etik ihlallerinin bilim etiğiyle sınırlı olmadığına işaret eden Prof. Dr. Hasan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin mobbing diye bir sorun var. Kitlenin bireye tahakküm etmesi… İşyerlerinde, genellikle amirleri tarafından insana hayatın zehir edilmesi aslında… Bizim kurulumuz bunlara da bakıyor. Bu arada bir konunun altını çizmem gerek. Yıllardan beri tıp fakülteleri ya da hastaneler tarafından yapılan araştırmaları incelemekle yükümlü etik kurulları vardır. Bir araştırma projesini, insana saygılı mı, uluslararası kurallara uyuyor mu diye incelerler. Bunlar aslında kurumsal araştırma projelerini değerlendirme kurullarıdır. Bizim kurulumuz hâlâ bu değişik amaçlı kurullarla karıştırılabiliyor.”

Etik Bilinci Zaman Geçtikçe Artıyor

Etik Kurulu elbette ki ihlalleri sıfıra indirebilmiş değildir. Ancak kurulun, kuruluşundan bu yana etik bilincini yaygınlaştırdığı ve ihlallerin önüne geçmek için baskı unsuru olduğu asla yadsınamayacak bir gerçektir. Üniversitedeki akademisyenlerin etik bilincinin 4-5 yıl öncesine kıyasla arttığına vurgu yapan Prof. Dr. Yazıcı, bu bağlamda şunları söyledi: “İÜ öğretim elemanları, diğer çalışanları vesaire 5 yıl öncesine göre daha etik davranıyor mu hususunda yemin edemem. Ama bu yönde bir çaba var. Herhangi bir toplumda etik davranışın ne yöne gittiğine karar verebilmek için on yılların geçmesi lazım. Öyle ‘Hadi etik olalım.’ demekle etik olunamıyor.”

Etik Kurulu, etik ihlallerini saptamanın ve görüş bildirmenin yanında, etik bilincinin arttırılması misyonuna uygun çalışmalar da yapıyor. Kurul, 2011 yılında “Bilim Etiği”, 2012 yılında da “4 Ekim Bilim Etiği Günü” adlı kitapları yayımladı. Belli aralıklarla fakülteler bazında etik bilincini yaymak amacıyla düzenli olarak toplantılar yapan Etik Kurulu, bu sonbahar, “Türkiye Üniversiteler Arası Etik Platformu” oluşturmayı planlıyor.

İntihal, Osmanlı’dan Miras…

Bir ihbar sonucu ya da resen çalışma başlattıklarını ve intihal konusunda zamanaşımı kabul etmediklerini ifade eden Prof. Dr. Yazıcı, bazı durumlarda kurul dışından da görüş aldıklarını kaydetti. Bugüne kadar kurula en çok intihal konusunda başvuru yapıldığını, verilere bakıldığında Türkiye’nin intihalin çok yaygın yapıldığı bir ülke olduğunun görüldüğünü belirten Prof. Dr. Yazıcı, bu durumu şöyle yorumladı:

“Önemli bir anesteziyoloji dergisine gönderilen makaleler arasında, Türkiye’den gelen 50 makalenin 18 tanesinde aşırma olduğu saptanmış. Ne yazık ki söz konusu dergi bağlamında bu utançta birinci sırada bulunuyoruz. Bizden sonra da Çin geliyor. İntihal, ülkeme Osmanlı’dan kalan bir miras. Hep dışa, başkalarına benzemeye çalışmışız. Bu Batı da olmuş Doğu da ve bu durum hâlâ devam ediyor. Ancak unutulmamalıdır ki yaratıcılıklarını yitiren toplumlar, evrensel uygarlıkta yerlerini alamazlar. Evrensel uygarlık oldukça kıskanç ve acımasızdır. Yaratıcılıkla kendisine katkıda bulunmayanları öyle kolay kolay içine almaz. O nedenle intihal bir yerde bir uygarlık sorunudur.”