AJANS ÜNİVERSİTE- Gizem ÖZTÜRK
Yılbaşı kutlaması veya baharın gelmesiyle kutlanan şenlikler belli bir kültürün ürünüdür. ülkemizde Noel ile Yılbaşı kutlamaları aynı olarak değerlendiriliyor dolayısıyla bu olgular, yadırganılarak konuşuluyor. Noel dediğimiz unsur, dini bir ritüel olarak kendisini farklı kılıyor. Ancak yılbaşı, belli kültürlerde var olduğu bilinen bir çeşit kutlamadır.
İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Kul, “Yılbaşı kutlamalarını Noel akşamına denk getirildiğine dair bir inanış var” diyerek aslında Hristiyanların İsa’nın doğumu olarak kutladıkları 22 Aralık tarihinin değişiminden bahsetti.
22 Aralık Neden 24 Aralık’a Çevrildi?
22 Aralık tarihi gece ve gündüz saatlerinin değişmeye uğradığı bir tarih olarak biliniyor. Bu tarih, Türk kültüründe büyük bir öneme sahip. Türkler, gece ile gündüzün savaşı diye kabul edilen bu olayı “Nardugan Bayramı” olarak adlandırmışlardır. ‘Nar’ ateş, ‘dugan’ doğan anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Nardugan, uzayan gün anlamını ifade ediyor.
Bu gün içinde Türkler, ağaç kültüne göre; insanlığın türediği ağaç olan Akçaçam ağaçlarını süsler ve altında geleneksel oyunlar oynanır, kopuz eşliğinde şarkılar söylenirdi. Yrd. Doç. Dr. Kul, “Türklerdeki 22 Aralık’a verilen kutsallıktan ayrı düşünebilmek amacıyla Hristiyanlar, İsa’nın doğumu olan bu günü 24 Aralık’a çevirdiler. Doğum anlamında olan ‘Noel’ Bizans imparatoru Konstantin tarafından 24 Aralık’ta düzenlenen bir Pagan Bayramı kutlamasını ifade ediyor. Ayrıca İsa’nın vaftiz edildiği 6 Ocak tarihi de var. Bu ikisi Hristiyanlıkta kullanır ve dini birer ritüeldir” diyerek tarih konusuna açıklık kazandırdı.
Jülyen Takviminden Yılbaşı
M.Ö 46 yılında Roma İmparatoru Jül Sezar tarafından Jülyen Takvimi oluşturuldu. Bu takvime göre 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece, yılbaşı olarak kabul edildi. Bu olayın tamamıyla takvimle alakalı bir olay olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Kul, bütün kültürlerde yeni bir yıla girişin ve o yılın bolluk, bereket, şans, güzellik getirmesi açısından kutlandığını belirtti.
Ayaz Ata’nın Kırmızı Hali: Noel Baba
Kırmızı tulumlu, koca göbekli o ihtiyarın kim olduğuyla ilgili gerek Türk dünyasında gerek Avrupa’da farklı hikâyeler bulunuyor.
Noel Baba denilen kişi, Antalya’nın Demre ilçesinde doğan ve yaşayan bir Aziz’dir. Hristiyan bir papaz olan Aziz Nicholas, Kudüs’e giden Haçlı Ordularının denizdeki bir fırtınada kurtarılmasına ön ayak olmuştur. İslamiyet’ten önce Demre’de doğan Aziz Nicholas yaşantısı itibariyle ve yardımsever olması sebebiyle de kutsal bir kimse olarak kabul edildi. Aziz kişi, Demre’de yaşarken yoksul insanlara yardım eden bir kimsedir ve bu insanların mahcup olmaması adına ihtiyacı olan eşyaları pencerelerinden, kapılarından veya bacalarından odalarına atan bir kimsedir.
Türklerde ise, “Ayaz Ata”, diye nitelendirilen kişi bulunduğu toplumun en yaşlısıdır. Nardugan Bayramı’nda ise bu kişi ziyaret edilir. Ayaz Ata, baharda ilk ekini eker, ilk tarlayı sürer, ve ilk çapayı atardı. “Soğuk Tanrısı” olarak anlatılmıştır. Kış Babası olarak da bilinen Ayaz Ata, göğün altı deliğinden soğuk havayı üfleyerek kışı getirdiği de ifade ediliyor.
Şöminedeki O Çorap
Şömineye veya bacaya çorap asılması gibi inanışların olduğu Noel’de bununla ilgili bir hikâye şu şekilde biliniyor: Aziz Nicholas’ın yaşamış olduğu şehrin en zenginlerinden biri yoksul duruma düşer. Bu kişinin evlilik çağına gelmiş 3 genç kızının varlık durumları çok kötüdür. Aziz, bir gün eve gelir, pencereden bir kese altın atar. Bunu keseyi adamın büyük kızı bulur, sevinir ve bunu ailesine anlatır. Kapı ve pencereleri kapalı olduğundan dolayı Aziz, diğer kızlara ihtiyaçlarını veremez. Aziz’in bacadan attığı iki kese altından biri kurumak üzere şömineye asılmış olan çorabın içine girer.
Ağaç Kültü ile Noel Ağacını Görmek
Türklerdeki ağaç kültünden yola çıkarak günümüzde Anadolu’da da hala varlığını sürdüren dilek ağaçları bulunuyor.
Noel Ağacı teması, Kavimler Göçü ile birlikte Batı’ya göç eden Orta Asya Türklerinden geliyor. Bu ağaç Türklerin “Hayat Ağacı” olarak nitelendirdikleri Asya halkının süslemek için seçtiği “akçam”dır. Gecelerin kısalmaya, gündüzlerin uzamaya başladığı o tarihle birlikte Türkler, kış aylarında dahi yapraklarını dökmeyen ve daima yeşil kalan bu ağacı süsler daha sonra altında ateş yakar ve dans ederlerdi.
Türklerdeki Tek Tanrıcılık, inancında da ele alındığında gök ile yer arasında dünyayı organize eden ve tam merkezinde bir ağaç olduğundan söz edilir. Bu inanış, ağacın bütün kâinatın, dünyanın merkezinden çıkarak dengesini sağladığı görüşünü temsil ediyor. Şamanların çaldığı kam davulunun iç kısmında, dünyanın merkezini ifade eden çardak düzeneği de dünyanın merkezindeki ağacı ifade ediyor.