AJANS ÜNİVERSİTE- Yusuf EREN
Televizyon kanallarında savaş, korku ve dehşet içerikli çizgi filmlerin sayısı günden güne artıyor. RTÜK’e (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) gelen şikâyetler arasında çizgi filmler önemli yer tutuyor. Çocuklara eğlenceli programlar olarak izlettirilen şiddet içerikli yapımlar, onları daha saldırgan ve insanlara güvenlerini yitirmiş hâle getiriyor.
“Televizyon İzleyen Çocuk Hayata Dezavantajlı Başlıyor”
İÜ İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, yalnızlığa itilen, televizyon karşısında durmaktan başka bir amacı olmayan çocuklarda dikkat toplama bozukluğu görüldüğünün altını çizdi.
Kumanda genelde anne veya babanın elinde olduğundan çocuk televizyon izlemeye maruz bırakılıyor. Bu durumda, ebeveynleri izliyor diye çocuğun da televizyon izlemek zorunda kaldığını söyleyen Prof. Dr. Pembecioğlu şunları ifade etti: “Evlerde çocuğu genelde televizyon karşısında görüyoruz. Eğitim düzeyi yüksek olan anne babalar, medyanın çocuğa verebileceği zararları görebiliyorlarsa, çocuklarını televizyondan ne kadar uzak tutmaları gerektiğini biliyorlar. Televizyon izleyen çocuk hayata dezavantajlı durumda başlıyor. Eğer çocuk 3 ile 5 yaş arasında ise bu durumda televizyon izleme konusunda çocuğu suçlamak yanlış olur. 2 – 3 yaşından küçük çocukların, kesinlikle televizyon izlememeleri gerektiği söyleniyor. 3 ile 5 yaş arasında olan çocukların ise günde en fazla bir saat televizyon izlemeleri öngörülüyor. Bu yaşlarda televizyona 1 saatten uzun süre maruz bırakılan çocukların beyinlerinde kalıcı hasarlar oluştuğunu; sinir hücrelerinin harap olduğunu; görme, anlama ve kendilerini ifade etmeyle ilgili sorunlar yaşadıklarını biliyoruz.”
“Görsele Odaklı Bir Kültür İleride Büyük Tehlikelere Yol Açabilir”
Çocukların, hayatı seyirci olarak geçirmemeleri gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Pembecioğlu, “Beynin sadece görsel kısmının çalışması ve aşırı derecede uyarılması, yeteneklerde körelmeye yol açıyor ve zamanında gelişim geçirmeyen bu bölümler bir daha kolay kolay gelişemiyor. Sonuçta okuma ve yazma isteksizliği, konuşma isteksizliği, sadece izler durumda kalma gibi durumlar ortaya çıkıyor. Çocukların Türk televizyon kanallarını izlemelerini, yabancı kanalları izlemelerinden daha doğru buluyorum. Ama bu, söz konusu kanalları oldukları gibi kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor. Çocuk, karşısındakileri model kabul edip onlarla özdeşleşiyor, onlar gibi olmak istiyor; bu durumda karşısındakilere verilen rolleri benimseyip zamanı geldiğinde bunları dışa vurmaktan kaçınmayacaktır. Bu nedenle çocukları önemsemeli, medyadan uzak tutmalıyız. Anne babaları bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Ebeveynler, çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeyi öğrenmeli, çocukları yalnızlığa itmemeliler” şeklinde konuştu.
Çizgi filmler sayesinde çocukların acımasız olabileceklerini, bu yüzden yayıncıların daha ilkeli ve çocukları daha çok gözeten yayınlar yapmaları gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Pembecioğlu, denetim kurumlarından daha sıkı bir denetim ve hassasiyet beklendiğini de sözlerine ekledi.