AJANS ÜNİVERSİTE- Türkan Bahadır
İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı’nda çalışmakta olan DAG, Prof. Dr. Şehnaz Bolkent, Doç. Dr. Selda Gezginci Oktayoğlu, Araş. Gör. Dr. Serap Sancar Baş ve Arş. Gör. Dr. Ayşe Karatuğ’dan oluşuyor. Diyabetin mekanizmasını moleküler düzeyde çözmeye yönelik çalışmalar yapan DAG çalışmalarına ilk kez 2000 yılında İÜ Mühendislik ve İÜ Eczacılık Fakülteleri ile ortak çalışarak, hayvan deneylerinde diyabet modeli oluşturarak çeşitli ajanların, kimyasalların, ilaçların, antioksidanların ve bitki ekstrelerinin etkilerini inceleyerek başladı. DAG kendi bünyesinde, 2008 yılında Türkiye’de ilk kez primer beta hücreleriniizole ederek kültüre etti. 2012 yılındapankreastan kök hücreleri izole edilerek, bu hücrelerin insülin üreten beta hücrelerine farklılaşma mekanizmasını incelemeye başlayan ekip şu anda bu proje üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Kök Hücre Çalışmalarında Önemli Adımlar
İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şehnaz Bolkent, Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalara dayanarak dünyada yaklaşık dört yüz milyon diyabet hastası olduğunu, bu hastaların yaklaşık %90’nın da tip 2 diyabet olarak adlandırılan diyabet türüne yakalandığını ve bu sayının 2030 yılında iki katına katlanmasının beklenildiğini ifade etti. Pankreatik beta hücre ölümü ile ilişkili olarak,tip 1 diyabette pankreasta insülin üretiminin ya hiç olmadığını ya da çok az olduğunu, tip 2 diyabette isehücrelerin insülini ya az ürettiğini ya da tam olarak kullanamadığını belirten Prof. Dr. Bolkent,bu kişilerde kan glikoz değerlerinin arttığını ifade ederek şunları söyledi: “İnsülin üretilemediğinde “Hiperglisemi” olarak adlandırılan durumla karşılaşıyoruz. Tabii bu durumda çoklu organ hasarları meydana gelebiliyor. Bir takım böbrek rahatsızlıkları, dolaşımla ilgili veya kalple ilgili hastalıklar ortaya çıkıyor.”
Beta hücre ölümünün bu kadar önemli olması sebebiyle bu hücrelerin yerine konmasının nasıl mümkün olabileceği sorusu ile çalışmalara başladıklarını belirten Prof. Dr. Bolkent şunları söyledi: “İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü olarak, dünyada birçok merkez tarafından çalışılmakta olan bir olasılık üzerinde çalışıyoruz. Amacımız pankreas dokusunun içinde bulunan kök hücreleri uyararak endojen yolla beta hücrelerinin oluşumunu uyarmak ve bu hücrelerin beta hücrelerine farklılaşmasınıuyaran sinyal moleküllerini tespit edebilmek. Bu molekülleri tanımlayabilirsek insülin üretebilen beta hücrelerinin elde edilebilmesi mümkün olacak. Diyabet tedavisi için bunun kesin bir çözüm yolu olacağına inanıyoruz. Yürütülen kök hücre çalışmaları bu hedefte devam ediyor.” Bu konuda yapılması gerekençok iş olduğunu belirten Prof. Dr. Bolkent, İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı olarak bu mekanizmayı çözmeye çalıştıklarını ve çok fazla desteğe ve projeye ihtiyaçları olduğunu ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.
Elde Edilen Bulgular Büyük Önem Taşıyor
DAG tarafından yürütülmekte olan projelerin kapsamına ilişkin bilgi veren İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selda Gezginci Oktayoğlu ise şunları ifade etti: “Kök Hücre Laboratuvarımızda diyabetin hücresel tedavisiyle ilgili moleküler mekanizmayı araştırmaya yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Beta hücrelerinin ölümüyle eşgüdümlü olarak artmakta olan kök hücrelerin beta hücrelerine farklılaşmasını sağlayan mekanizmalar henüz tam olarak bilinmemekte. Bu farklılaşma mekanizmalarının çözülmesi halinde diyabetin tanısının erken koyulabilmesinin ve tedavisinin geliştirilebilmesi için farklı ajanların elde edilebilmesinin mümkün olacağını düşünüyoruz. Bu bilgilerden yola çıkarak gerçekleştirmiş olduğumuz çalışmamızda beta hücresinin ölümüyle eşgüdümlü olarak salınan bazı moleküllerin ‘ben ölüyorum, farklılaş ve yerimi doldur’ haberini göndererek kök hücreleri beta hücrelerinin farklılaşmasına yönlendirdiğini düşünüyoruz. Bu moleküllerin tespiti için fakültemizin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde proteomik çalışmaları yürütmekte olan proje ortaklarımız Prof. Dr. Nazlı Arda ve Doç. Dr. Evren Önay Uçar çalışmalarına devam ediyor. Bu anlamda söyleyebiliriz ki, diyabetin erken tanısının mümkün olabilmesi için sinyal moleküllerinin tespiti çok önemlidir. Bu alandaki çalışmalar hızla devam etmelidir.”
Diyabetin erken teşhisinin, hastalık gelişiminin henüz tam sonlanmadan durdurulması için yeni ilaçlar geliştirilmesi adına çok önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Gezginci-Oktayoğlu, bu hedefle yola çıktıklarını ve tanımlanacak moleküllerin diyabetin erken tanısında kullanılabilmesi ve yeni ilaçların geliştirilebilmesi için temel oluşturulabileceğini ifade etti.

Türkiye Bu Alanda Varlığını Kanıtladı
Doç. Dr. Gezginci-Oktayoğlu ayrıca şunları söyledi: “Dünyada bu alanda önde gelen kurumlardan Harvard Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü ve Joslin Diyabet Araştırma Merkezi öne çıkmaktadır. Bu kurumlardaki araştırma grupları da bizim gibi kök hücrelerden yeni pankreatik beta hücreleri elde etmenin yollarını arıyorlar. Onların amacı özellikle tip1 diyabette kullanılabilecek insülin üretebilen sağlıklı hücreler elde etmek iken; bizim amacımız tip2 diyabeti endojenyollarla tedavi edebilmek. Bu noktada hedefimiz tespit edilecek faktörlerin uygulanması yoluyla pankreasta bulunan kök hücreleri uyararak yeni beta hücreleri oluşturmak yönünde. Bu alanda çalışan dünya devleriyle benzer çalışmalar yürütmekle birlikte farklı hedeflere ulaşmak üzereçalışıyoruz. Bu anlamda, Türkiyede aslında bu alanda var olduğunu kanıtladı.”
Doç. Dr. Gezginci Oktayoğlu, yaptıkları çalışmaların sonuçlarını toplumla paylaşmanın aslında üniversitelerin bir misyonu olduğunu ifade ederek farklı çalışmalarından aldıkları bazı önemli bulguları da paylaştı. Bu kapsamda, yapay tatlandırıcıların fazla tüketilmesinin diyabet başlangıcını ve ilerlemesini hızlandırdığını ve bu mekanizmada da yine kök hücrelerin temel rol oynadığını tespit ettiklerini söyledi. Yapay tatlandırıcıların fazla tüketilmesinin halk sağlığı açısından risk oluşturduğunu belirterek konuşmasını sonlandırdı.