AJANS ÜNİVERSİTE
Balıkesir’in Bandırma ilçesinde, Manyas Gölü’nün yakınlarındaki Daskyleion Antik Kenti’nde İÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe’nin de aralarında bulunduğu kazı ekibi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaan İren’in başkanlığında çalışmalarını sürdürüyor.
Kazı çalışmalarında, Lydia uygarlığına ait, kaplar, balık kılçığı, kemik, tohum, bazalt taşından havan gibi döneme ait mutfak eşyalarının bulunduğu iki mutfak ortaya çıkarıldı. Kazı çalışmalarında bulunan bir diğer önemli bulgu ise soylulara yönelik mezarlar.
Kazıda İki Farklı Mutfak Bulundu
Daskyleion’da yürütülen kazı çalışmalarının ilk kez Kurt Bittel tarafından alanın keşfedilmesiyle birlikte başladığına vurgu yapan İÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe, “Daskyleion’da şu an üçüncü jenerasyon kazı çalışmaları yürütülüyor. Biz İstanbul Üniversitesi’nden küçük bir ekip olarak ilk defa bu yıl bu kazı çalışmalarına dâhil olduk. Alanda farklı noktalarda kazı çalışmaları gerçekleştirilmiş. Bu yıl surlar üzerinde kare plansal bir yapı var. O yapının açığa çıkmasına yönelik bir çalışma gerçekleştirildi. Çalışma ayrıca İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından da destekleniyor. Onun ötesinde de Persler dönemine ait kutsal bir yol var alanda ve bu kutsal yolun etrafında yine Akhaemenid Dönemi tarihlerinden bir mekânda mutfak olarak olduğu düşünülen bir mekân daha bulundu” diye belirtti.
Farklı Uygarlıklar Birlikte Yaşamış
Daskyleion’un aslında bir ilk çağ kenti olduğunu belirten Doç. Dr. Kepçe, “Daskyleion konum olarak Manyas Kuşgölü’nün hemen güneydoğusunda konumlanmış durumda. Biz höyük diyoruz. Farklı tabakalar üzerinde yerleşmiş, farklı kent tabakalarından oluşan yerleşmelerden bir tanesi aslında. Burada yapılan kazı çalışmalarıyla burada çok kültürlü bir ortamın olduğunu ve birçok farklı uygarlıktan insanın bir arada yaşadığını anlıyoruz. Üzerinde eski Yunanca ya da Frigce yazıtların kazınmış olduğu çeşitli mimari anıtlar bize bu ortamı çok güzel bir şekilde sunuyor. İstanbul Üniversitesi adına bu kazıları keyifli bir şekilde sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
Daskyleion’da yürütülen kazı çalışmaları ile kenti ve bölgeyi yakından tanımanın kolaylaştığını ifade eden Doç. Dr. Kepçe, “Daskyleion bir ilk çağ kenti olarak bize sabit noktalarda somut veriler sunuyor ve bu anlamda arkeolojik çalışmalarda birçok malzemenin tarihlenmesinde bize katkılar sağlıyor. Örneğin geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Ok Uçları Çalıştayı’nda Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunmuş ok uçları üzerine bir değerlendirme yapıldı ve buluntuların hepsi sabit tabakalardan gelmediği için tarihlemede sorunlarla karşılaşılabiliyordu. Fakat örneğin Daskyleion’da kesin tabakalardan gelmiş olan buluntular sebebiyle bunların tarihlendirilmesi bizim açımızdan önem kazandı” dedi.
Kazılarda bulunan Lidyalılar’a ait mutfağın son derece sürpriz bir durum olduğunu belirten Doç. Dr. Kepçe, “Mutfakta bulunmuş olan hem organik hem inorganik malzemelerin keşfedilmiş olması bizim için heyecan vericiydi. Önümüzdeki dönemlerde de çok daha yeni şaşırtıcı buluntularla karşılaşacağımızı ve arkeoloji camiası için de faydalı bilgilere ve tarihi bilgilere ulaşacağımıza inanıyorum. Öte yandan Daskyleion etrafında, ‘Tümülüs’ olarak tarif ettiğimiz, özellikle soylulara yönelik mezarlar ile kaya mezarları da bulunmuştu. Bu mezarlarda da, kentin farklı kökenden gelen kişileri, bunların yaşam tarzları ve cenaze törenleri ile ilgili önemli verilere ulaşılmıştı” ifadelerini kullandı.
Alanın yöre insanları tarafından pek benimsenmediğini söyleyen Doç. Dr. Kepçe konuşmasını sonlandırırken İstanbul Üniversitesi’nin de desteği ile bölgede farkındalık oluşturularak halkın bilinçlenmesine katkıda bulunulabileceğini söyledi.
İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü