“Çocuğun Yeri İşyeri Değil, Okul”

AJANS ÜNİVERSİTE- Esra MUTLU

Fotoğraflar-Serhan SEVİN, Salih ARAS

Türkiye İstatistik Kurum’u (TÜİK) tarafından açıklanan 2006-2012 çocuk işgücü verilerine göre 2006’da 15 bin 26 olan çocuk sayısı 2012 yılında 15 bin 247; 2006’da ekonomik işlerde çalışan çocuk sayısı 890, 2012’de 893; 2006’da ev işlerinde faaliyette bulunan çocuk sayısı 6 bin 540, 2012’de ise 7 bin 503. Bu, ekonomide çocuk işgücünün yıldan yıla arttığını göstermektedir.

İÜ İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu, çocuk işçiliğinin sebeplerini anlattı ve ülke ekonomisi açısından çocuk işçiliğini değerlendirdi. Çocuk işçiliğine dair konuşan Doç. Dr. Sarıoğlu, “Çocuk işçiliği, geleneksel çalışma yöntemlerinin çok değişmeden aktarılmasının ve küçük işyerlerinde de iş yasalarının uygulanmamasının bir sonucu. Ama maalesef çocukları çırak diye gösteriyorlar. Devlet bunları denetleyemiyor. Bu şekilde yüzlerce çocuk var. Sayısı zaman içinde arttı ve yaşla ilgili olmaksızın çıraklık iddiası dile getirildi. Sonunda 18 yaşından büyük çırakların iş kanununa tabi olacağına dair bir düzenleme yapmak zorunda kalındı” dedi ve çocuk işgücü konusunda yapılan düzenlemelerin yetersiz olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Sarıoğlu, “Ailedeki ekonomik yetersizlikler çocukların iktisadi cephede savaşmasına neden oluyor. Kadınların Türkiye’de çalışma hayatına katılması da büyük ölçüde bu gerekçeye dayandırılır. Eğer aileyi geçindiren şahsın geliri yeterli olsaydı muhtemelen ikinci bir çalışana ihtiyaç olmayacaktı. Ama hane halkı gelirlerinin düşük olması bilhassa ücretli çalışan kişinin ücretinin düşük olması çocukların bizzat ailesi tarafından çalıştırılmasına yol açtı. Çocuklar okuldan alınıp çırak olarak bir ustanın yanına verildi. Çocuğun yeri işyeri değil, okuldur” diyerek çocuk işçiliğinin sebeplerine değindi.

“Hayatlarının En Güzel Dönemi Kir Pis İçinde Geçiyor”

Çocuk işçiliğinin diğer sebeplerine de vurgu yapan Doç. Dr. Sarıoğlu, “Bütün dünyada çocuk işçiliğinin sebepleri var. Bunlardan birisi çocuklara büyüklere oranla daha düşük ücret ödenmesi. Sıradan küçük işlerde bile çalışsalar çocuk işçiler daha düşük ücretle çalıştırılıyorlar. Dolayısıyla işletmeler çocuk çalışan bulursa büyükleri çalıştırmak yerine çocuk işçiyi çalıştırıyor. Küçük işyerlerinde çocuklar 10 – 15 sene çıraklık yapıyor. Vasıflı bir işçi olmuyor bu sürede. Çocuk sonuçta, kendi elinden bir şey gelmiyor, vakit geçtikten sonra anlıyor. Birçok kişinin hayatının en güzel dönemi maalesef kir pis içerisinde geçiyor” dedi.

fotoğraf salih aras (11)

“Türkiye’nin Çocuk İşgücüne İhtiyacı Yok”

Çocuk işçiliğini ülke ekonomisi açısından değerlendiren Doç. Dr. Sarıoğlu, bunun makro ve mikro olarak iki açıdan yapılabileceğini söyledi. Doç. Dr. Sarıoğlu, “Türkiye’de işgücü açığı yok, işsizlik var. Kadınların ve çocukların çalışması işgücü kıtlığı olduğu dönemlerde olur. Örneğin İkinci Dünya Savaşı döneminde erkeklerin cepheye gitmesinden dolayı kadınlar ve çocuklar çalışmaya başladı. Türkiye’nin günümüzde çocuk işçiye ihtiyacı yok. Çünkü istihdam edilmeyi bekleyen iki buçuk milyon işsiz var.” diyerek makroekonomik açıdan değerlendirdi.

Doç. Dr. Sarıoğlu, mikroekonomi açısından çocuk işçiliğini şu şekilde değerlendirdi: “İşletmelerde daha düşük ücretli çalıştırılan çocukların tercih edilmesinin yanında çocuklar daha kolay yönlendiriliyor. Emirlere kolaylıkla uyabiliyor. Masrafları da az olduğu için işletmeler tarafından tercih ediliyorlar.”

“Denetimler Caydırıcı Olmalı, Devlet Etkin Rol Almalı”

Çocuk işçiliğinin azaltılması için denetimlerin caydırıcı olması gerekiyor. Denetimlerin sıkı bir şekilde yapılması da çocuk işçiliğinin denetlenmesinde önemli rol oynuyor. Kanunların kâğıt üstünde uygulanmasının fayda sağlamayacağını vurgulayan Doç. Dr. Sarıoğlu, sivil toplum kuruluşlarının mücadelesinin de ancak bir yere kadar yeterli olabileceğini, sadece toplumda farkındalık yaratabileceğini belirtti. Devletin çocuk işçiliği konusunda daha etkin rol alması gerektiğini söyledi.