Avrupa’nın Sanat Şehri Roma

AJANS ÜNİVERSİTE – Merve REİSOĞLU

Her şehrin kuruluş süreci bir efsaneye dayandığı gibi Roma’nın tarihinin de Romulus ve Remus efsanelerine dayandığına inanılıyor. Efsaneye göre Roma, MÖ 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas’ın torunları olan Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler tarafından kurulmuş. Bu kardeşler küçükken bir ırmağa bırakılmışlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirmiş. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilmişler. Roma şehrini kurmak içinse kurt tarafından emzirildikleri yer olan mağarayı seçmişler. Roma’yı kuracakları yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlamışlar ve kavga etmişler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürmüş. Böylece kurduğu kent devletinin ilk hakanı kendisi olmuş. Romulus ve Romus’un heykellerini şehrin belli bölümlerinde görmek mümkün.

Roma’nın simgesi Kolezyum, Palatino Tepesi, Pantheon, Trevi Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri, II. Vittorio Emmanuel Anıtı Roma denince akla gelen ilk yerler arasında. II. Vittorio Emmanuelle Anıtı, Roma’nın en göz alıcı yapısı. Burası Birleşmiş İtalya Krallığının ilk kralı olan II. Emmanuelle’i onurlandırmak için yapılmış. Kolezyum da bilindiği üzere gladyatör dövüşlerininz yapışdığı alan içinde dövüş sırasında öldürülmüş hayvan kalıntılarını görmek mümkün.

Pantheon da Rönesansın en önemli sanatçılarından Raffaello Sanzio’nun mezarı yer alıyor. Burası Roma’daki en önemli korunmuş yapılardan. Kubbesinde yer alan açıklık Latince de göz anlamına gelen ‘oculus’muş. Açıklığın ne için yapıldığına dair farklı görüşler bulunuyor.

Trevi Çeşmesi ise dünyanın en ünlü çeşmelerinden biri ve klasik ile barok tarzına sahip bir yapı. Turistlerin en yoğun olduğu ve Roma’nın en rağbet gören bölgesi arasında yer alıyor.

Müzeler Şehri Roma

Roma insan elinin değdiği bir açık hava müzesi gibi. Her sokağında bir sanat eseriyle karşılaşmak çok mümkün fakat, Borghese Galerisi ve Vatikan Müzesi ile birlikte San Pietro Bazilikası Roma’nın en iyi galerilerinden. 17. yüzyılın Barok tarzında heykeller yapan önemli ismi Bernini’nin ‘Apollo ve Daphne’ heykeli başta olmak üzere görülmesi gereken yüzlerce heykel ve tablo var. Bu müze hem Hristiyan geleneğini yansıtan tabloları hem de mitolojik geçmişe dayanan heykelleriyle turistlerin ilgisini çekiyor.

Vatikan Müzesinde, birçok sanatçının ifadesiyle Hz. İsa’nın doğumundan çarmıha gerilişine kadar geçen süre tablolarda sanatçıların hayal güçleriyle tasvir edilmiş. Mısır medeniyetinden ve antik Roma’daki tanrı ve tanrıça heykelleri gibi birçok parça bu müze içindeki farklı bölümlerde yer alıyor. Michelangelo tarafından yapılan Sistina Şapel’in duvarlarındaki Yaradılış tasvirleri ziyaret edenleri büyülüyor. San Pietro Bazilikası ise Roma’daki en göze çarpan yapı ve Hristiyanlığın da en göze çarpan binası olma özelliğine sahip. İçi tam anlamıyla, bir müzeyi anımsatan bu bazilikada, gelmiş geçmiş tüm papaların heykelleri şeklindeki sembolik mezarları görmek mümkün.

Roma; müzeleriyle, tarihi yapılarıyla ve sokaklarındaki sanat eserleriyle turistlerin oldukça ilgisini çekiyor ve her sene milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor.