Altın Portakal’da Filmler ve Diziler Konuşuldu

AJANS ÜNİVERSİTE-Büşra TANRITANIR

Sabah saat 10’da Akdeniz Üniversitesi Olbia A Salonu’nda düzenlenen “Sinema Filmleri mi, Televizyon Dizileri mi?” konulu panele, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Mesut Aytekin ve Yrd. Doç. Dr. Ümit Sarı, ünlü oyuncular İştar Göksever ve Özge Özpirinçci konuşmacı olarak katıldı. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin büyük ilgi gösterdiği panelin moderatörlüğünü Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nurdan Akıner yaptı.

Sinema filmleri ile televizyon dizilerinin sektör ve izleyici açısından değerlendirildiği panelde, “Televizyon dizileri sinema filmlerinin önüne geçti mi?” sorusuna cevap aranırken “televizyona ayrılan zaman, sektörün emekçiler açısından durumu, dizilerin sinemaya etkisi” konuları ele alındı.

Panelde Yrd. Doç. Dr. Sarı “Türk Televizyon Dizileri” başlıklı, Yrd. Doç. Aytekin ise “Aynı Evin Çocukları: Sinema Filmleri ve Televizyon Dizileri” başlıklı sunumlarını yaptılar.

 

altın portakal (3)

Dizi Sektörü Büyüyor

Geçmişten günümüze Türkiye’deki dizi sektörünü değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Sarı, ilk dizimizin 1975 tarihli TRT’de yayınlanan Aşk-ı Memnu olduğunu ifade etti. İlk versiyonunda 6 bölümden oluşan “Aşk-ı Memnu dizisinin, günümüz versiyonunda izleyici, reklam ve reyting üçgeninden dolayı 79 bölüm sürdürülmek zorunda kalındığını” söyledi. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak gelişen prodüksiyon teknikleri, dizilerde senaryo ve artan görüntü kalitesi, dizilerin yurt dışına ihracatı noktasında önemli bir kriter olduğuna vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Sarı, son dönemde 75 farklı ülkeye ihraç edilen dizilerin,400 milyon izleyiciye ulaşarak 150 milyon dolarlık bir sektör yarattığını belirtti. 2012 yılında yapılan araştırmada, günde 264 dakika televizyon başında vakit harcadığımızın altını çizen Yrd. Doç. Dr. Sarı sözlerine şöyle devam etti: “Yeni ve eski bölümleriyle ekrana taşınan diziler reyting basamaklarının en üstünde yer alıyor.  Bunu gören kanallar da ekonomik çıkarlarını düşündüğü için hem dizi sayılarını hem de sürelerini arttırma yoluna gidiyor. Bir dizinin başarılı olması için de kanallar senaryosu iyi olan, reklam getirisi yüksek olan, ünlü yapım şirketlerini tercih ediyor.”  Dizilerin sinema filmlerini de olumlu etkilediğini ifade eden Sarı son olarak şunları söyledi; “Halkın tanımadığı oyuncu kadrosuyla çekilen ‘Çalgı Çengi’ filmini 60 bin kişi izledi. Fakat aynı kadro  ‘İşler Güçler’ dizisiyle ekranda yer alıp bilinirliliğini artırdığında, çekilen ‘Düğün Dernek’ filmi ile 6,8 milyon kişi tarafından izlendi bu da dizilerin sinemaya etkisini gösteriyor.”

 

altın portakal (4)

Diziler Beyazperdeye Taşınıyor

Yrd. Doç. Dr. Aytekin, sunumunda Türk Sineması’nın 2013 yılı ve 2014 yılının ilk 9 ayı hakkında açıklamalarda bulundu ve sekötrün son durumu hakkında açıklayıcı bilgiler verdi.

2013 yılında Türkiye’de vizyona giren 326 sinema filminin 88’inin Türk filmi olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Aytekin, “Sinemamızın 2009-2013 yıllık bileşik ortalama büyümesi %10.1. 2013 yılı çok verimli geçti. 2013 yılında ilk kez 10 Türk filmi seyirci sayısı 1 milyonu aştı. Düğün Dernek, CM101MMXI Fundamentals, Celal ile Ceren, Kelebeğin Rüyası, Selam, Hükümet Kadın 1 ve 2, Romantik Komedi 2, Benim Dünyam ile Su ve Ateş. 2005 yılında yerli film 27 iken, 2013 yılında bu sayı 88’e yükseldi. 2013 yılında Türk Sineması’nda BKM en büyük Pazar payına sahip şirket oldu. Yerli film izleyicisi arttı ve %57.7’ye ulaştı. İzleyici sayısı ile birlikte hasılatta da büyük bir artış gözlemlendi. Yerli filmlerin hasılatı 270,5 milyon. Hasılatın %54’ü yerli filmlerin. 2014 yılında ilk 9 ayda 69’u yerli 263 film vizyona girdi. Bu filmleri 41 milyon kişi izledi, geçen yıla göre yerli filmleri izleme oranı ve film hasılatı arttı.” dedi.

Komedi ve aşk filmlerinin Türkiye’de daha çok seyirci tarafından izlendiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Aytekin, dizilerin beyaz perdeye taşındığını, dizi sektörünün birçok yönden sinemaya destek olduğunu sözlerine ekledi. Yapım şirketlerinin elini güçlendiren dizilerin, sinema filmlerine kaynak sağladığının yönetmenlerin, oyuncuların, diğer sektör elemanlarının yetişmesine vesile olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Aytekin, diziler ile bir araya gelen ekiplerin (Selçuk Aydemir, Onur Ünlü ve Birol Güven’in ekibi gibi) güzel bir sinerji yakalayıp güçlerini sinemaya aktardıklarını söyledi.

“Tiyatro Seyircileri AVM Seyircisine Dönüşüyor”

Tiyatro ve sinema binalarının kapatılması, tiyatroya eskisi gibi önem verilmemesinin kendisini üzdüğünü söyleyen ünlü oyuncu Göksever,           “Tiyatro demek, bina demek. Bina olmazsa tiyatro da yapılmaz. Artık tiyatrolarımız kültürün başkenti İstanbul’da bile kapanıyor. Sinema salonları AVM’lere taşınıyor. Ancak sinemalar AVM içerisine sığdırılamaz. Bu tiyatro izleyicilerini AVM seyircisine çeviriyor” dedi.

“Kamera Arkası Ekibi Sektörün Kanayan Yarası”

Dizilerdeki izlenme oranının 2500 tane reyting cihazının elinde olduğunu ve bu durumdan ışıkcısından çaycısına, kameracısından oyuncusuna kadar herkesin etkilendiğini ifade eden ünlü oyuncu Özge Özpirinçci, “Ben hayatımda hiç reyting aleti görmedim. Bunların kimin elinde, nasıl analiz edildiği söylenmiyor. Bütün şirketler ise bu verilere göre reklam veriyor. Biz bir diziye başladığımızda minimum 18 saat çalışıyorduk. Ben oyuncu olarak sette bana verileni oynayıp evime gidip uyuyordum ancak kamera arkası ekibi zor şartlar altında çalışıyor. Asıl sektörün kanayan yarası onlar. Yapımcı asla zarar etmiyor sadece karından zarar ediyor. Bunlara bir çözüm bulunmadıkça dizi sektörünün düzelebileceğine inanmıyorum” dedi.

“Aldığım paranın yarısına çalışmaya razıyım” diyen Özpirinççi, sektörde yapımcıların daha çok kar etmeleri uğruna ölümlerin yaşandığı ve uzun mesai saatlerinin önüne ancak ABD’de yazarların yaptığı gibi greve gidip sektörün durmaktan geçtiğini ifade etti. Öğrencilerin sektördeki çalışma saatleri konusundaki bir sorusuna cevap veren Özge Özpirinççi, haftada bazen 6, bazen 7 gün ve günde minimum 18 saat çalıştıklarını belirterek, “Ben oyuncuydum, sete gidiyordum, saçım makyajım kostümümü tamamlayıp, sahnelerimi oynuyordum. Ondan sonra evime gidip uyuyordum ama kamera arkası ekibi o kadar zor şartlarda çalışıyor ki ve sektörün zaten asıl kanayan yarası onlar. Bir yapımcı hiçbir zaman zarar etmiyor. Sadece kardan zarar ediyor bence” dedi.

İki saat süren panel, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.