AJANS ÜNİVERSİTE – Efe SÖNMEZ
Miskin’in kuruluş hikayesi aslında diğer rock gruplarından çok da farklı değil. Ancak grubun kurulması kent adına çok önemli. Zira kadim rock başkenti Bursa’nın “rock city” unvanını geri kazanmaya çalıştığı şu günlerde, Bursalı rock dinleyici ve müzisyenlerinin çalışmaları esintiyi yele çevirmek üzere. Miskin de bu çabaya katkı sunanlardan.
Grup ilk konserini 14 Ağustos’ta verdi. Cover çalışmalarıyla dinleyici karşısına çıkan Miskin, Pink Floyd performansıyla beğeni topladı. Miskin 4 kişiden oluşuyor. Vokal ve ritim gitarda Kıvanç Ergin, bas gitarda Melih Gayretli, gitarda Neyzen Ögetürk ve davulda Sertan Altındiş var. Grup kalıcı olmak istiyor. Bununla beraber birçok beste üretmek de amaçları arasında. Miskin’e, isimlerinden beğendikleri gruplara değin birçok konuyu sorduk, onlar cevapladı.
Grubun kurulma sürecini anlatır mısınız? Miskin isminin bir hikayesi var mı? Gruptan, adının zıttı bir performans mı beklemeliyiz?
Kıvanç: Bir önceki grubumuzda da bas gitaristimiz Melih ile yaklaşık 2 sene birlikte çalmıştık ve kafa yapımızın son derece uyuştuğunun farkındaydık. Hedefler ve tercihler konusunda diğer üyelerle çatışmalar başlayınca, gruptan ayrılma ve kendimize başka bir yol çizme kararı almak çok zor olmadı. Yanınızda bir dostunuz varsa, zor kararları almak da bir nevi zor olmaktan çıkıyor. Ama tabii ki yanımıza başka yol arkadaşları da lazımdı. Böylesine özel ve hedefleri olan bir ekip için, Melih’in çok yakın arkadaşı ve yıllarca birlikte müzik yaptığı Neyzen’i ikna etmek çok zor olmadı. Hemen ardından da, tamamen kaderin bir cilvesi olarak tanıştığımız Sertan’ı, nam-ı diğer Seto’yu ekibe kattık ve bizim hikayemiz de böyle başlamış oldu.
Melih: Miskin adı için aslında Ferhan Şensoy’un deyimiyle tesadüfün iğne deliği söz konusu. Kıvanç ile bir önceki grubumuzda iyi geçirilen bir sahne sonrası, sahnenin kritiğini yapıyorduk ki çaldığımız barın barmeni geldi ve “Of babalar ne güzel söylemiş” dedi Athena’nın son albümünde Mazhar Alanson ile birlikte söylediği “Adımız miskindir bizim” şarkısını kastederek. O gece defalarca dinledik ve hakikaten çok güzel yorumlanmış bir parça olduğundan kafamızın bir köşesinde yer etti.
Kıvanç: Ben ne zaman bir gruba isim düşünsem önce baş harflerini bir yere yazıp karşısına geçip düşünürüm, acaba bir şey çıkıyor mu diye. Şu ana kadar bir şey çıkarmışlığım da yok ama… Yine aynı çalışmayı yaparken harfleri yine bir kağıda yazdım, geçtim karşısına düşünüyorum. K, M, S, N. Bir taraftan bakıyorum Kimsin oluyor, diğer taraftan bakıyorum Kusmuk, Sanmak falan. Yok diyorum yine saçma sapan şeyler çıkıyor, bu iş böyle olmayacak. Başka hayallere daldım, garip garip yabancı isimler arasında tam kayboldum, kaybolacağım… O kadar çaresizim. Sonra kafamda bir şimşek çaktı. Dedim Miskin! Baktım vallahi de oluyor. Mutluluktan bayılacaktım. Grupla bu ismi paylaşınca herkes çok memnun oldu, özellikle de isim bulma iş yükünü, bu kadar güzel bir öneriyle üzerlerinden aldığım için. İsim bulmak her zaman zor olmuştur çünkü, piyasadaki garip isimli gruplardan anlayabileceğimiz üzere.
Melih: Performans tarafına gelince, tabii ki de logomuzdaki tembel hayvanı kendimize idol olarak seçmedik. Biz daha çok tembelliğinden öte uzun ömrünü ve sevimliliğini örnek alıyoruz diyelim. Ekibin amaçları arasında sürekli gelişim, sürekli aktif müzik ve yapılan müziği hem kendimiz için hem de izleyenler için keyifli hale getirmek başı çekiyor.
Neyzen: Sadece beraber çalmak bir yana, çok iyi arkadaş olduğumuzdan ve sahne harici birlikte çok güzel vakit geçirebildiğimizden, çok güldüğümüzden kaynaklanan iyi bir enerjimiz var ve bu insanlarla sahneye çıktığınızda ister istemez mutlu oluyorsunuz ve bu seyirciye de geçiyor. Miskin isminin aksine enerjiklik, çalarken mutlu olma ve keyif konusunda son derece iddialıyız.
Türkiye’den ve dünyadan örnek aldığınız gruplar hangileri?
Kıvanç: Örnek aldığımız gruplardan öte, özgünlüğüne çok saygı duyduğumuz müzisyenler ve gruplar demek daha doğru olur aslında. Bulutsuzluk Özlemi, MFÖ, Yavuz Çetin başta olmak üzere, popülerliğine rağmen yer yer Duman ve Athena bile diyebiliriz. Yabancı olarak da Pink Floyd ve Radiohead başı çeker. Çünkü bu adamların müziğini ne kadar uzaktan duyarsanız duyun, onlara ait olduğunu anlarsınız. Bizim de bunun için yapmaya çalıştığımız şey, şarkıları yorumlarken gerek senkoplarla, gerek trafikteki değişikliklerle şarkılara kendimizden bir şey katabilmek ve o şarkıyı dinleyicilerin sadece bizden o şekilde dinleyebilmelerini sağlayarak grubu özgün kılabilmek. Bu da grubun en önemli hedeflerinden biri aslında.
İlk sahne deneyiminiz nasıldı, heyecan var mıydı?
Sertan: Hepimiz grup halindeki canlı müzik olayına bir süredir uzak kaldığımız ve ilk kez birlikte çalacağımız için tüm provalara rağmen ister istemez heyecanlıydık. Konser bambaşka bir olay çünkü. Bu heyecan öyle bir şeydir ki, bazen ters etki yapabilir, o açıdan da bir hayli risklidir ama önemli olan o heyecanı pozitif kullanarak seyirciye geçirebilmektir. Hepimizdeki o olumlu heyecan ve keyif hem birbirimize hem de seyirciye fazlasıyla geçti ve harika bir ilk konser oldu. Sahnedeki 4 kişi ile birlikte tüm seyirciler gecenin sonunda aynı şeyi hissetti. Aldığımız tüm yorumlar da bu hissiyatımızı doğrular nitelikteydi. Bir sonraki konseri ve konserleri iple çekiyoruz, ne yalan söyleyeyim. Çünkü bu ekip birlikte daha nice sahneler görmeli.
Müzikal çalışmalarınızda cover’ı mı önceleyeceksiniz yoksa beste üretmeyi mi düşünüyorsunuz?
Melih: Öncelikle “Biz buradayız ve güzel işler yapıyoruz” diyerek insanların dikkatini çekmek derdimiz. İlk konserden bu konuda başarılı olduğumuza da inanıyoruz. Şu an bir süre daha cover’la devam etmek daha doğru olacaktır. Sık sık sahne alarak adımızı Bursa’da ve belki farklı şehirlerde mümkün olduğunca çok kişiye duyurmak istiyoruz. Bu süreçte de aramızdaki iletişimi doğru şekilde canlı tutmaya ve geliştirmeye odaklanmış durumdayız. İlerleyen zamanlarda besteler de neden olmasın? Zaten ekipteki herkesin ayrı ayrı besteleri mevcut, o yüzden bestelerden faydalanacağımız zamanlar da çok uzak bir gelecek değil.
Bildiğiniz üzere kentte Rock City Kültür Derneği kuruldu. Bursa’nın geçmişte de canlı bir müzik kültürü vardı. Dernek de zaten bunu yeniden diriltmeye çalışıyor. Bu bağlamda grubunuzun kurulması çok önemli…
Sertan: Dernek kurulumu hem Bursa için hem de Bursa’daki biz müzisyenler için çok önemli. Bursa’daki eski Rock City kültürünü bilirsiniz. Bu kültürü yeniden canlandırmak ve bu bağlamda çalışmalar yapmak kulağa çok heyecan verici geliyor, dolayısıyla bu çalışma kapsamında yapılacak organizasyonlara seve seve destek vermek isteriz. Şu an belirli bir canlanma var, bir çok farklı grup mevcut, içlerinde çok da iyi müzisyenler barındırıyorlar. Mekanların da aynı şekilde bu canlanmaya destek verip rock müziği sahiplenmesi ve bu müziği gönülden sevenlerin olaya dahil olması gerekiyor.
Kıvanç: Açıkçası pop müziğe ve “eller havaya” konseptine kaymış Bursa seyircisinin köklerine geri dönmesi lazım. Bu açıdan da dernek çok kritik bir rol oynuyor. Buna yönelik yapılacak organizasyonlar da mutlaka arttırılmalı ve daha çok duyurulmalı. İnancımız zamanla her şeyin rayına oturacağı ve derneğin katkılarıyla canlanmaya başlayan ve eskilerin bizden daha iyi bildiği Bursa Rock City efsanesinin tekrar dirileceği.
Rock müzik diğer anlamıyla da aslında muhalif bir müzik türü. Murder King, Objektif ya da Ferec’in şarkıları buna örnek verilebilir. Grubunuzun bu anlamda bir duruşu var mı?
Melih: Ortaokul çağıma geliyor Objektif ve Künye albümüyle tanışmam. O zamanlar walkman’de dinlediğim kasetle büyüdüm. Yine aynı döneme denk gelen efsane Kültürpark konserinde de bulunma fırsatım, ilk defa Bulutsuzluk Özlemi, Radical Noise, Taylan Ayık ve Diken gruplarını canlı dinleme fırsatı buldum. Görülen eksikliklere karşı bir tutum sergilemek bu müziğin doğasında var. Ve ayrıca görüşlerinizi sizden başkalarına da ifade edebilme şansını sahnede bulabiliyorsunuz. Kendinizden başkalarına da hitap edebiliyorsunuz. Bu bizim için bir şans ve korunması gereken bir tavır.
Kıvanç: Özgün olmadan ve kendi tavrınızı net bir şekilde ifade etmeden insanlar tarafından hatırlanmanız zor olur. Eğer iz bırakmak istiyorsanız, müziğinizle olduğu kadar hayata karşı duruşunuzla, ekibinizin karakteriyle, hatta ve hatta görünüşünüzle bile fark yaratmalısınız. Aksi halde çoğunluğa kapılıp, kaybolup gidersiniz…