AJANS ÜNİVERSİTE
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği tarafından düzenlenen 9.Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı, 20-23 Mart 2014 tarihleri arasında Antalya Belek’te gerçekleştirildi.
Kanser Tedavisi Tümör Yakma Yöntemi
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Fatih Gülşen de kanser tedavisinde tümör yakma yöntemi hakkında bilgi verdi. “Kanser halihazırda dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından biridir ve görülme sıklığı giderek artmaktadır” diyen Doç.Dr. Gülşen, değişik girişimsel radyolojik işlemlerin kanserle mücadelede çok önem kazanmaya başladığını anlattı. Bunların en önemlilerinin tümöre ciltten ulaşılarak yapılan yakma işlemleri ve tümöre damar içinden ulaşılarak yapılan tedavi olduğunu anlatan Gülşen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tümör yakma işlemleri, çok büyük boyuta ulaşmamış tümörlerde cerrahi çıkarmaya benzer oranlarda kanseri ortadan kaldırabilen tedavilerdir. Tedavi edici nonvasküler (damar dışı organlarla ilgili) girişimsel radyolojik uygulamalar, değişik anatomik bölgelere ve hastalıklara göre çok çeşitli olup, abse/kist tedavileri gibi sıvı drenajlarını, böbrek veya safra kanallarına yönelik katater girişimlerini, radyofrekans veya mikrodalga ablasyon gibi tümör yakma işlemlerini içermektedir. Abse veya kist gibi hastalıklı sıvı toplanmaları görüntüleme eşliğinde özel iğneler ile cilde geçilerek ve buralara kateter yerleştirerek boşaltılıp tedavi edilebilirler. Bu yöntemle böbrek kistleri, kist hidatik gibi bir zamanlar ancak cerrahi yöntemle tedavi edilebilen hastalıklar, kolaylıkla ortadan kaldırılabilmektedir.”
Tümörlerde radyofrekans veya mikrodalga enerjileri bir iğne ile hastalıklı bölgeye, görüntüleme eşliğinde iletilerek yüksek ısı oluşturulduğunu anlatan Doç. Dr. Fatih Gülşen, şunları kaydetti:
“Bir diğer ifade ile tümör yakılarak ortadan kaldırılmaktadır. Kanser dokusu bu ısı ile tahrip edildikten sonra iğne çıkarılmaktadır. Bütün bu işlemler hasta açık ameliyata gitmeden, 1-2 günlük hastane yatış süresi ile gerçekleştirilir ve hasta işlem sonrası günlük hayatına kısa sürede geri dönebilir. Bu yöntem en çok karaciğer tümörlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Bununla birlikte potansiyel olarak birçok tümörde kullanılabilecek bir yöntemdir. Bu tedavi hipertermi tedavisi olarak bahsedilen ısıyla tedavi işleminde farklıdır. Hipertermi tedavisinde vücudun tümü veya bir kısmı 40-42oC ısıtılarak kanser hücrelerinin zayıflaması, hasarlanması amacıyla yapılır, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavileri tamamlayıcı bir yardımcı tedavi yöntemidir. Tek başına tümörü öldürme yeteneğine sahip değildir. Ancak, radyofrekans veya mikrodalga yöntemlerinde vücut veya vücudun bir parçası değil direkt olarak tümörün kendisinin yok edilmesi hedeflenir ve ısıtma işlemi değil 60-100oC sıcaklık ile yakma işlemi uygulanır. Bu tedavi yöntemi ilk olarak 1990 yıllarda hastalarda uygulanmaya başlanmıştır ancak son 10-15 yıldır sıklığı gittikçe artan oranda ülkemizde yapılmaktadır. Bu tedavi yöntemi uygun hasta grubunda kullanıldığında tümörlerin yaklaşık yüzde 90’ının yakılabildiği ortaya konmuş olup hastaların 5 yıllık sağ kalım oranları da yüzde 65’lere varabilmektedir.”