33. Sosyoloji Günleri Semineri Gerçekleşti

AJANS – ÜNİVERSİTE  Elif Nur BİLGİÇ

 

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün düzenlediği Sosyoloji Seminerlerinin 33.’sü 11 Mart Salı günü Edebiyat Fakültesi Amfi 5’te gerçekleşti. Prof. Dr. Sema Erder’in katılımıyla gerçekleşen seminerde sosyoloji ve saha konuşuldu

 

DSC_0013

 

 

68 Kuşağı Beni Sosyolog Yaptı

Prof. Dr. Sema Erder konuşmasına ‘’Beni 68 kuşağı sosyolog yaptı’’ diyerek başladı ve sosyoloji okumadığını, sosyolog olmadığını belitti. Üniversitede derste anlatılanlar, kantinde arkadaşlarıyla yaptığı tartışmalar ve dış dünyadaki gözlemleri arasında farklar gördüğünü anlatan Prof. Dr. Erder bunlardan hangisinin doğru olduğu merakının onu sosyolojiye yönlendirdiğini ifade etti.

Seminerde dönemin ekolleri sosyolojide sahayı reddeden ve sahadan giderek bilgi üretmeye çalışan ekoller olarak gruplandırılırken bu iki ekolun arasındaki farkın ne olduğu sorusunun önemine dikkat çekildi.  Erder, sosyolojiye usta çırak ilişkisiyle başladığını söyledi.  Araştırmalara katıldığı dönemde gündemde kent göçlerinin olduğunu belirten Erder köylünün çözülmesi, kırsal alanlar, Türkiye’deki köylü niteliği gibi konularda çalıştığının altını çizdi.

 

 

DSC_0023

 

Seminerde Metot da Konuşuldu

Uzun yıllar üniversitelerde metot dersi veren Erder, “Ders verdiğim sıralarda farklı sosyal bilimlerin farklı metot yaklaşımları olduğunu anlamaya başladım.”  dedi.  Türkiye’nin bütün üniversitelerinde bütün sosyal bilimler dalı içerisinde en zayıf olanın metot bilimi olduğuna dikkat çekti.

Öğrencilerin metot derslerinden sıkıldığını öne süren Erder, metodun reddedilmesine karşılık ise şunları söyledi: “Metodu reddetmek için bile metodun bilinmesi gerekir. Derinlere indiğinizde bütün ekollerin yazarları birbirini okuyarak besleniyor.  Eleştirmek için önce okuyorlar. Bilmeden yazmıyorlar.  Bu farklı ekollerin mensupları bizim düşündüğümüz gibi çok da farklı dünyaların insanı değiller. Bunların hepsi de bilim çevrelerine üye oldukları için asrının kurallarına uygun kendi doğrularını kendi kavramlarına göre bilimsel bilgi ürettikleri için birbirlerinden haberleri var.”

Seminerde metotla ilgili konuşulan bir diğer konu da metotla tekniğin birbirine karıştırılması oldu. Seminerde metot bilim felsefesi, bilim etiği olarak tanımlanırken tekniğin farklı yaklaşımların araştırma şekli olduğu ortaya kondu. Konuşmasında Metodoloji (yöntembilim) konusunun çok küçümsendiğini söyleyen Erder, kendisinin de bu konuda uzman olmadığını belirterek ” Metodoloji uzmanı fazla yok. Çok az uzmana da başvurmak ayıp bir şey değil. Zaten bütün sosyologlar bütün teknikleri bütün metotları bilmek zorunda değil. Ancak farklı metot ve yöntemlerin olduğunu fark etmelidir. Bütün sosyologların çeşitli metot ve teknikler kullanması gerekir.” diyerek düşüncesini ifade etti.

 

Sosyolog Kadroya Geçmiş, Köyün Delisidir

Konuşmasının devamında sosyolojinin tanımlarına da değinen Erder bilimsel tanımlamaların bir şeyi bilim çevrelerinin ürettiği bilgiyi kullanarak açıklamak olduğunu belirtti kendisi ise sosyolojiyi eski bir öğretmeni gibi “Sosyolog kadroya geçmiş köyün delisidir.’’ şeklinde tanımladı.

 

Araştırma Deneyimlerinden Hareketle Çerçeve Tamamlandı.

Prof. Dr. Sema Erder seminerin bitimine doğru kendi çalışmalarından söz etti.

Doktora tezinin konusunu anlatan Erder ‘’Kent Planlama Kurumu’nda çalıştığı günlerden şöyle söz etti: ‘’ Kent Planlama Kurumu’nda çalıştığım halde planlama yapamıyorduk.  Hazırladığımız planlar uygulanmadı. Dolayısıyla Planlama Kurumunun devlet- toplum ilişkilerini merak ettim. Planlama Kurumu hangi toplumlarda aktif hangi toplumlarda aktif değil bu konuda tez yazmaya karar verdim.’’  dedi.  Demokratik Kent Planlaması ile ilgili okuduğu bir makale nedeniyle tezin sunduğu imkânla İsveç’e gittiğini söyleyen Erder planlamanın uygulandığı toplumların ya çok demokratik ya çok baskıcı olduğunu öne sürerek ikisinin arasında bulunan ülkelerde planlamanın yapılamadığını ileri sürdü.  İsveç’te yaptığı çalışmalar sırasında İsveç toplumunun içinde barındırdığı farklı toplumlara ayrımcılık yaptığını fark ettiğini söyledi. Bunu fark edince tez konusunu değiştirip İsveç toplumundaki ayrımcılık ve ayrımcılığın yarattığı etkileri irdelemeye başladığını belirtti.

Erder’in seminerde bahsettiği ikinci bir önemli çalışması da Ümraniye araştırması oldu.  Erder,  Şehir Sosyolojisi anlattığı bir derste Gecekondulaşma konusunu işlerken gecekonduda yaşayan bir öğrencisinin anlattıklarının yanlış olduğunu söylemesi üzerine bu çalışmayı başlattığını söyledi.